Bugün modernizmin insana sunduğu özgürlük tanımında adeta “canının istediğini yap, duvarları yık, zincirleri kır, özgür ol” anlayışı hâkimdir. Buradaki özgürlük kavramı kişinin içsel dürtülerinin ne olursa olsun karşılanması şeklinde de algılanabilir.
Oysa özgürlükle sorumluluk arasında bir dengenin olması gerekir. Bu dengeyi modernizm, sorumlulukları göz ardı etme pahasına bozmuştur. Modernizmin bizlere dayattığı özgürleşme beraberinde sorumsuzluğu getirdiği için, toplumsal dejenerasyon baş göstermiştir.
Bugün hücre bazlı yapılan bütün çalışmalar göstermiştir ki, insan vücudunun en özgür hücresi “kanser hücresidir.” Bu bilimsel gerçeğe şaşırmamak gerekir. Ne de olsa kendi özgürlüklerini (!) kullanma adına çevresindeki hemen bütün hücreleri tahrip eden ve onları ifsad ederek kendi kontrolsüz büyümesini kendinin de içinde bulunduğu organizmaya zarar vererek yapan hücrenin adıdır kanser hücresi.
Ayrıca vücuda giren kan şekerini yani enerjiyi diğer hücrelerin üç-beş katı kadar tüketen, özgürlükte sınır tanımayan yine aynı malûm hücredir. Bu sayede hızla ve kontrolsüzce büyür. Çünkü özgürdür. Ama buradaki özgürlük, çevresindeki hücre, doku ve organa zarar veren, o bünyeyi ölüme götüren sebepleri hazırlayan bir özgürlüktür.
Sınırsız özgürlük talebinde bulunan bencil insan da böyledir. Hep kendini önemser, kendini merkeze alır. Özgürlükleri kendine göre yorumlar. Hak duygusunda da kendine öncelik verir. Kiminle problem yaşasa “Dünyaya bir kere daha mı geleceğim?” mantalitesi ile probleme yaklaşır ve yaşadığı sıkıntıları “nalıncı keseri” tarzında halletmeye çalışır.
İşte bu sebeplerden dolayı “sınırsız özgürlük” hem özgürlük talebinde bulunana ve hem de çevresine zarar verir. Bu gerçeği göz ardı eden ebeveynler çocuklarına sınırsız özgürlük imkânı tanımaya kalktıklarında onları küçük birer firavuna dönüştüreceklerinin bilincinde olmalıdırlar. Çocuğun her istediğini yapmak ona özgürlüğünü vermek demek değildir. Çünkü anne ve babanın amacı çocuğu o an mutlu etmek değil, onu geleceğe hazırlamak olmalıdır. Bu anlamda “Bir sınırı olmayanın hiç sınırı olmaz” ilkesi özgürlüklere bakışımızda mihenk taşı olmalıdır. Tabii amacımız Faruk yerine Firavun yetiştirmek değilse…