Tek adam rejiminin hukuk tanımaz ve antidemokratik uygulamaları her gün yeni örneklerle tırmanarak devam ederken, bunların içeride ve dışarıda yol açtığı problem ve krizler de büyüyerek birikiyor ve yığılıyor.
Vekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hoyratça tutuklanıp hapse konulması; diğer birçok vekilin, dokunulmazlıkları üzerinden benzer bir tehdide maruz bırakılması, hattâ işin anamuhalefet liderine kadar uzanması, yapılanların siyaset cenahındaki güncel örnekleri.
HDP’ye açılmak istenip de iddianamesinin iade edilmesi sebebiyle şimdilik tavsamış gibi görünen kapatma davası girişiminin ardından, Kobani davasının gergin bir havada başlaması da.
Muhalefetin ve sivil toplumun bütün itiraz ve tepkilerine rağmen Saray dayatmasıyla Meclisten geçirilen “sivil topluma kayyım” ve güvenlik soruşturması düzenlemeleri bu tabloyu daha da karartan diğer gelişmeler oldu.
Yeni Asya başta olmak üzere, bazı gazetelere uygulanan resmî ilan, basın kartı ve gri pasaport ambargosu ile, bazı TV’lere verilen ağır cezalar ise, medyaya yönelik ihlallerden öne çıkanlar.
Danıştay’ın basın kartı keyfîliğine “dur” diyen kararına rağmen inadın devam ettirilmesi de.
Bir diğer gerilim alanı, kayyım rektör atamasına tepkilerin sürdüğü Boğaziçi Üniversitesi.
Pek iddialı laflarla sunulup da hayata geçirilmesi noktasında iki aydır tek bir adım dahi atılmayan İnsan Hakları Eylem Planının açıklanmasından sonra bile ihlaller tamgaz devam etti ve ediyor.
Gidişat böyle olunca, olup bitenler Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen “zehir zemberek” Türkiye raporundaki “Müzakereler askıya alınsın” teklifine gerekçe oluşturdu. Mevcut durumda raporun Genel Kurulda da kabul edilmesi herhalde sürpriz olmayacak.
Türkiye ile ilişkileri “göç trafiğinin frenlenmesi” ekseninde götürmeye çalışan AB Konseyi, bakalım o durumda nasıl davranacak?
Peki, oyalama taktikleriyle bugünlere gelen Ankara yine rest siyasetlerine mi dönecek? Ya da, dönmek istese bile dönebilecek mi?
“Arayı iyi tutmak” için onca uğraşılan ABD ile ilişkilerin geldiği nokta da ortadayken, Ankara iç siyasette de, dış politikada da, ekonomide de gittikçe sıkışan bu durumuyla kime ne kadar kafa tutabilecek? İktidar adına sözüm ona ahkâm kesen “Yedi düveli dize getiririz evvelAllah” külhanbeyliklerinin reelpolitikteki kıymet-i harbiyesini ise hep birlikte göreceğiz.
Allah sonunu hayretsin.