1985 güzünde Ali Toker, Mustafa Çalışan ve Burhan Bozgeyik’le birlikte heyet halinde ziyaret edip tanıştığımız ve Köprü için mülâkat yaptığımız Denktaş’la, o görüşme sonrası yayıncılık eksenli sıkı bir teşrik-i mesaimiz olmuştu.
İlk adım, ziyaret öncesinde Denktaş’ın “Gençlere Öğütler” adlı kitapçığının Yeni Asya Yayınları arasında neşredilmesi ile atılmıştı. Sonraki süreçte bu kitabı Denktaş imzalı yenileri izledi:
Saadet Sırları, Kur’ân’dan İlhamlar, Yarınlar için. Ardından bunlar, Kalbimin Sesi adlı kitapçıkla birleştirilerek tek kitap halinde yayınlandı.
Akıcı bir üslüpla kaleme alınan kitaplarda son derece istifadeli hayat prensipleri yer alıyordu.
Denktaş’ın Kıbrıs’taki gezileri esnasında bilhassa gençlere bol bol dağıttığı bu kitaplar, gerek adada, gerekse Türkiye’de bazı laikçi ve devrimbaz çevreleri fena halde huylandırıp rahatsız etti.
Denktaş’ı irtica ile suçlayan yayınlar yapıldı. Köprü’nün Denktaş’ı kapak yaptığı 1985 Aralık sayısı da Kıbrıs basınında hayli gürültü kopardı.
Ve bunlar, bizim ziyaretimizden sonra Yeni Asya Yayınlarının Lefkoşa’da düzenlediği kitap sergisini Denktaş’la Şeyh Nazım’ın el ele vererek birlikte açmaları üzerine kampanyaya dönüştü.
Bu serginin hikâyesi de hayli maceralı oldu.
Başlangıçta sergi için Lefkoşa’daki Atatürk Kültür Merkezinin tahsisi söz konusuydu. Ama iktidardaki koalisyonun sol kanadının uhdesindeki Kültür Bakanlığı, yayın listesinde Risale-i Nur’un da olmasını gerekçe göstererek vazgeçti.
Güya bu kitaplar yasaktı ve bunların bir devlet binasında sergilenmesine izin veremezlerdi. Bu iddialarının adresi ve dayanağı olarak da Lefkoşa’daki Türkiye Büyükelçiliğini gösteriyorlardı.
Bunun üzerine sefarete giderek—bir süre sonra rahmetli olan—Kültür Ataşesi Reha Parla ile görüştük. Olayı başından beri takip eden ve bizi kapıda karşılayan Parla, yasak iddiasını Ankara’ya sorup, öyle birşeyin söz konusu olmadığı şeklinde bir cevap aldıklarını ve Kıbrıs’taki tasarrufla hiçbir alâkalarının bulunmadığını anlattı.
Atatürk Kültür Merkezi Müdürüyle tekrar görüşerek durumu aktardık, yine sonuç değişmedi.
Öyle olunca kitap sergisini Lefkoşa’nın merkezindeki Saray Otel’e kaydırmak zorunda kaldık.
Açılışı Denktaş’ın yapması da birilerini küplere bindirdi. “Nurcuların kitap sergisini açtı” başlıklı öfke dolu haberler ve Denktaş’ın Said Nursî ile ilişkisini sorgulayan ilginç yazılar yayınlandı.
Ve böyle bir yazıya Denktaş bizzat cevap yazdı
O cevaptan birkaç cümleyi aktaralım:
“Said Nursî’yi yazarınız kadar okudum. Onu ilerici-gerici diye kalıplara koyacak değilim. Elime geçen her kitabı okur, kendi akıl süzgecimden geçirerek değerlendiririm. Türkiye’de serbestçe basılıp dağıtılan kitaplardan bazıları, geçmişte İnönü zamanında yasaklanmıştı diye yargıya varmanın sağlıklı bir yaklaşım olabileceğine inanmam. Said Nursî’nin kitapları arasında benim de kitabımın bulunması yazarınızı üzmüş. Ben gençlerle ilgili el kitabımın mümkün olduğu kadar yayılmasından ancak memnunluk duyarım.” (Kıbrıs Postası gazetesi, 20 Nisan 1985)
Bu bağlamda ilginç bir hatıramız daha var.
Gençlere Öğütler kitapçığının gördüğü ilgiden çok memnun olan Denktaş, peşinden Saadet Sırları’nı yazdı, akabinde Kur’ân’dan İlhamlar sürprizini yaptı. Ancak bu kitabın giriş bölümü olarak yazdığı takdim yazısında M. Kemal’le İnönü’nün dinle ilgili “müsbet yaklaşım”larından bahseden ifadeler vardı. Kendisine bunların tartışmalı olduğunu ve kitabı bu ifadeleri çıkararak neşredebileceğimizi bildiren bir mektup yazdık. Onay veren cevabından sonra kitabı yayınladık.
1992’de New York’taki zorlu Kıbrıs müzakerelerinden birine giderken bu köşede çıkan “Denktaş’ın duası” başlıklı yazımız üzerine, dönünce bir teşekkür mektubu yazdığını da hatırlıyoruz.
Sonra araya yıllar ve başka rüzgârlar girdi.
Ama bizim dünyamızdaki Denktaş portresi hâlâ böyle. Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.