Arkasındaki seçmen desteği gittikçe güçlenen muhalefeti, içine fitne sokarak zaafa düşürme siyaseti takip edenlerin bunun için son buldukları malzeme anayasa taslağı.
Dört parti bir araya gelip böyle bir çalışma yaptıysa bu eleştirilecek değil, tam tersine demokrasi adına desteklenecek bir girişim.
Çünkü Türkiye’nin 12 Eylül darbe anayasasından kurtulup yerine yeni ve gerçek anlamda demokratik bir anayasayı ikame etme ihtiyacı daha da şiddetlenerek devam ediyor.
Böyle bir anayasanın birinci şartı, resmî ideoloji dayatmasından tamamen arındırılması ki, 40 yıla yakındır yürürlükte olan anayasadaki en önemli problemlerden biri bu.
Başlangıç kısmından itibaren kritik maddelerin tamamında resmî ideolojiyi dayatan anayasada şimdiye kadar birçok değişiklik yapıldı, ama buna neredeyse dokunulmadı.
Sadece başlangıçtaki “Hiçbir düşünce ve mülâhaza Atatürkçülük karşısında korunma görmez” ibaresi “hiçbir faaliyet” şeklinde değiştirildi ve o da AB’nin ısrarıyla yapılabildi.
O günkü koalisyonun ortağı olan MHP’nin şiddetli muhalefetine rağmen... Aynı MHP şimdi de gündemdeki anayasa taslağı üzerinden yapılan hücumların başını çekiyor.
Hedefteki taslakta başlangıç kısmının nasıl olması gerektiği şöyle ifade ediliyormuş:
“Başlangıç, herhangi bir kişi, kurum ya da değere kutsallık atfetme ya da meşruiyet kazandırma kaygısı taşımaktan uzak, toplumu geleceğe yönelik hedeflerde birleştirici ve bütünleştirici temennilerle sınırlı, anayasaya toplum sözleşmesi ve ortak kimlik belgesi niteliği kazandıracak bir içeriğe sahip olmalı.”
Ateş püskürdükleri şey bu. Ne var bunda? Olması gereken de bu değil mi? “Birleştirici ve bütünleştirici” bir yaklaşım çağrısını “bölücülük”le suçlamanın bir mantığı var mı?
Böyle bir gündem ortaya atarak güya Millet İttifakında yeni bir fitne ateşinin fitilini yaktıklarını zannedenler, tam tersine bir zamanlar yapılıp da kasıtlı olarak küllendirilen bir tartışmayı yeniden canlandırmış oldular.
Tek adam rejimiyle cendereye alınan Saray iktidarının ve destekçilerinin devrim muhafızlığında getirildiği en son nokta da böylece ibretli bir şekilde gözler önüne serilmiş oldu.
Resmî ideoloji dayatması bitmeden demokrasinin önünün açılamayacağı gerçeği de.