İslâm Yaşar’ın Kaleminden... -15-
Kendisini dinleyen insanların, söylediği şeylerinin hepsine muhtaç oldukları hâlde konuşmasına fazla ilgi göstermediklerini anlayınca şaşırdı. “Neden?” diye işaret etti. “Minarelerden ne zaman Allah sözünü duyacağız Adnan Bey?” Aynı soruyu, Kütahya’daki toplantı sırasında Türkçe ezan okunmaya başlayınca bir partili yüksek sesle bağırarak sormuştu.
“İzmir kordonundan sel gibi akan hürriyet yolcuları. Doğduğum ve büyüdüğüm güzel İzmir’in hürriyet davasında gösterdiği şu muhteşem, şu ulvî manzaranın gururu içindeyim.”
Kürsüye çıkıp bu hitapla konuşmaya başlayan Menderes kalabalığı zaman zaman coşturdu, hislendirdi, duygudan duyguya geçirdi. Söz arasında partinin demokratlığını, hürriyetçiliğini, milliyetçiliğini anlattı. Milletin ilerleme arzusunu, hür yaşama azmini nazara verdi.
İzmir’den sonra Adana’da, Beykoz’da, Balıkesir’de, Üsküdar’da ve memleketin değişik yerlerinde, bazen saatlerce sürse de heyecanından hiçbir şey kaybetmeyen ve meydanları dolduran kalabalıkları istediği istikamete sürükleyen müessir konuşmalar yaparak hürriyet meş’alesini hep canlı tuttu.
Bu ifadelerle biten Millî Tesanüt Andını, komisyon başkanı Adnan Menderes, 25 Haziran 1949 tarihinde kongre salonunda okudu. And, bütün delegelerin oy birliğiyle kabul edilip on binlerce partili üye tarafından ayakta alkışlanarak efkâr-ı ammeye duyuruldu.
Partinin taşra teşkilatlarınca da desteklenen andı Halk Partisi, Millî Husumet Andı olarak adlandırdı ve metinde zikredilen maddeleri değerlendirmek yerine Demokrat Partiyi ve parti yöneticilerini ağır ifadelerle suçlayarak mevcut idareyi ve idare tarzını savundu.
Stalin misali
Halk Partisi mensuplarının ağır ithamlarına Menderes de ayniyle mukabele etti. “Büyük bir polis kuvveti ve terör rejimi ile 25 seneden beri iktidarı elinde tutan Stalin’den başka misâl olarak Cumhuriyet Halk Partisini de gösterebilirsiniz” diyerek adında cumhuriyet ifadesi olan bir partinin cumhuriyet adı altında uyguladığı rejimin, aslında komünizmden pek bir farkının olmadığını örnekleriyle gösterdi.
Hükümet, yeni bir seçim kanunu hazırlamak maksadıyla İlim Heyeti adı altında bir çalışma grubu kurdu. Ekseriyeti hukukçulardan müteşekkil heyet çalışmalarını yaparken Demokrat Partili hukukçular da teklif paketi hazırladı. Demokrat Partinin raporundaki teklifleri de nazar-ı itibara alan İlim Heyeti, esas itibariyle ‘gizli oy açık tasnif’ usulünün getirildiği ve ekseriyet sistemi ile bir ilde en çok reyi alan partinin o ilin bütün milletvekillerini kazanması esasına dayanan bir seçim kanunu hazırladı.
1950 yılının ilk aylarında meclise getirilen kanun teklifi üzerinde uzun müzakereler yapıldı. Seçimlere iki ay kala oylandı. Kanun teklifi Halk Partili milletvekillerinin yanı sıra, DP’li mebusların da kabul oyu vermeleri neticesinde ittifakla kabul edilerek kanunlaştı.
Yeter!.. Söz milletindir
Demokrat Parti, bu cümleyi slogan hâline getirerek girdi 1950 seçimlerine. Yanlış gidişatı durdurmayı ifade eden açık el işareti ile birlikte mezkûr sözlerin de yer aldığı afişler bastırıldı, pankartlar asıldı. Adnan Menderes’in büyütülmüş resimleri ile birlikte bütün vatan sathına dağıtıldı.
Adnan Menderes meydanlara çıktığında o el işareti ile selâmladı insanları. ‘Yeter, söz milletindir’ diyerek başladığı konuşmalarında hep milletin dinî, millî değerlerini, insanî hassasiyetlerini, içtimaî meziyetlerini nazara verdi.
Ezan sorusu
Hemen her mitingde, seçim konuşmasında, hattâ günlük sohbetlerde kullandığı bu tabirle ifade etti maddî ve mânevî yönden memlekete kazandırmak istediği hür, demokratik, aydınlık, müreffeh günleri. Nur kelimesinin telaffuz kolaylığı ve ihtiva ettiği mânevî derinlik insanların, Kur’ân-ı Kerimi tedai ettiren tabiri sevmelerine ve Adnan Menderes’i her gördükleri yerde bağırlarına basmalarına vesile oldu.
Gediz taraflarında yaptığı bir seçim gezisinde meydanda toplanan fakir hâlli ahâliye; iktidara geldikleri takdirde kasabalara, köylere yollar yapacaklarını, elektrik su getireceklerini, maddî gelirlerini arttıracaklarını söyledi. Kendisini dinleyen insanların, söylediği şeylerinin hepsine muhtaç oldukları hâlde konuşmasına fazla ilgi göstermediklerini anlayınca şaşırdı.
“Neden?” diye işaret etti.
“Minarelerden ne zaman Allah sözünü duyacağız Adnan Bey?”
Aynı soruyu, Kütahya’daki toplantı sırasında Türkçe ezan okunmaya başlayınca bir partili yüksek sesle bağırarak sormuştu. Konuşma yaptığı ânı ve insanların hâllerini hatırlayınca sergilenen tavrın sebebini anladı. Ahâli yoldan, sudan, elektrikten, paradan imkândan önce ‘Ezan-ı Muhammedîyi Arapça okuma yasağının’ kaldırılmasını istiyordu.
Maraş’ta olduğu gibi memleketin değişik illerindeki milletvekili adaylarının da yaptıkları seçim gezilerinde, halkın ezan yasağının kaldırılması talepleri ile karşılaştıklarını öğrenince, milleti memnun edecek ilk hizmetin ne olduğunu anladı.
Aslında çok güzel bir seçim malzemesiydi tesbit ettiği hasret ve hassasiyet. Meydanlarda bir sefer söylemesi, milleti coşturmaya yeterdi. Fakat Adnan Menderes, dinî değerleri siyasî malzeme yapmamak için meydanlarda pek medar-ı bahs etmedi. Milletin Ezan-ı Muhammedî hasretini zihninin bir kenarına yazdı ve seçim konuşmalarda memleketin başka meselelerini işleme cihetine gitti.
İşte İstanbul, paşam
Cumhurbaşkanı ile birlikte meydana giren İstanbul Vâlisi F. Kerim Gökay, kürsüye çıkıp kalabalığı görünce kendini alamadı ve seçimi kazanacaklarını ihsas etmek istercesine İnönü’ye dönüp kalabalığı göstererek mezkûr ifadeyi söyledi. İnönü, meydandaki kalabalığa bakıp heyecana kapılmayacak kadar tecrübeli idi. İstanbul’u seçim sonuçları gösterecek dercesine gülümsedi. İstanbul’dan seçilecek kadar rey alamayıp, Malatya’dan seçilerek meclise girince vâlinin ‘İşte İstanbul paşam’ hitabına gülümsemesinin sebebi anlaşıldı.
14 Mayıs 1950 Pazar günü yapılan genel seçimlerde, böyle ibretli ve tarihî neticeler hasıl oldu. Demokrat Partinin, Türkiye genelinde 408 milletvekili çıkarmasına mukabil; Halk Partisi ancak 69 milletvekili kazanabildi. Millet Partisinden ise sadece Osman Bölükbaşı Kırşehir’den meclise girebildi.
Beyaz ihtilâl
O günlerde hemen herkes tarafından dile getirilen diğer tabirlerle ‘beyaz ihtilâl’ oldu, millet gidişata dur deyip idareye el koydu. ‘Hasolar, Memolar, baldırı çıplaklar’ diyerek küçümsenen ve millet ekseriyetini teşkil eden köylüler, kasabalılar iktidara geldi.
Gerçekten millet ‘Yeter!..’ demişti. Söz milletindi artık. Büyük bir zaferdi bu. Demokrasinin zaferi. Hatta bayram da denebilirdi. Demokrat Parti listesinden bağımsız olarak milletvekili seçilen Halide Edip Adıvar, 14 Mayıs’ın ‘Demokrasi Bayramı’ olarak kutlanmasını teklif etti. ( M. Armağan. Türkçe Ezan ve Menderes. Timaş, İstanbul 2013 s: 29 )