Başta Kâinatın Efendisi Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere Sahabe-i Kiram’ın, İslâm büyüklerinin, şehitlerin, evliyaların, âlimlerin, özellikle ahirzamanın peygamber varisi Aziz Üstadımız Bediüzzaman’ın ruha ithaf edilmek üzere değişik zaman ve vilayetlerde okutulan mevlitler birlik ve beraberliğin, kardeşliğin, tesanüdün tahakkuku için önemli organizasyonlardır. Bunlardan biri geleneksel olarak her yıl Temmuz veya Ağustos aylarında okutulan Van Mevlidi’dir.

Batı’daki mevlitlere Doğu’luların, Doğu’dakilere Batı’lıların iştirak etmesiyle Doğu – Batı kaynaşmasının mücessem örnekleri sergilenmiş olmaktadır. 

Yıllık tatilimizi geçirmekte olduğumuz Hatay’daki bir grup Yeni Asya okuyucusu kardeşimizle, mevlide iştirak etmek üzere geçen Cuma gününün erken saatlerinde yola çıktık. Yol kenarlarındaki harika tabiat manzaralarını tefekkür ede ede Güzel Anadolu’nun illerinden Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, Batman ve Bitlis güzergâhını takip ederek akşama doğru şirin Van vilayetine ulaştık. 

Van’ın, Üstad Bediüzzaman’ın hayatında önemli bir yeri vardır. O gençlik devresinin yaklaşık yirmi yılını burada geçirmiştir. Van kalesi, onun altında ve bitişiğindeki çok sayıda talebe yetiştirdiği Horhor Medresesi, vaaz ve irşatlarda bulunduğu Nurşin Camii, tefekkür ve hususî ibadet için inzivaya çekildiği Erek Dağı, onun buradaki iman ve Kur’ân hizmetlerine şahitlik eden Nurlu mekânlardır.

1900’de konağında misafir kaldığı bir zamanda, Van Valisi Tahir Paşa ona bir gazete haberi okur. Haberde İngiliz Sömürgeler Bakanın, Avam Kamarası’nda (İngiliz Millet meclisi) yaptığı bir konuşmada elindeki Kur’ân’ı göstererek, “Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hâkim olamayız. Ya bunu ellerinden almalıyız. Veya onları bundan soğutmalıyız” dediği aktarılır. Bu haber Bediüzzaman’ın ruh dünyasında bir fırtına koparır. “Ben Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş olduğunu bütün dünyaya göstereceğim ve ilân edeceğim” diye haykırır. Daha sonra buradan zulmen sürgün edildiği Barla’da, Kastamonu’da, Emirdağı’nda Kur’ân’ın çağa mesajı olan Risale-i Nur’u telif etmekle bu hedefini gerçekleştir.

Van’ın diğer bir önemi, İslâm âlemi, Türkiye ve özellikle Doğu Bölgesi’nin maddî manevî terakkisinin formülünü gösteren, din ilimleriyle fen ilimlerinin birlikte okutulmasını esas alan Medresetü’z-Zehra Üniversite Eğitim Projesi’nin temelinin burada atılmış olmasıdır. 

Mevlidin okunduğu Nurşin Camii’nde Güney, Kuzey, Batı ve Doğu’nun değişik vilayetlerinden gelen Nur Talebeleriyle hasret giderdik. Orada yıllardan beri görüşemediğimiz arkadaşlarımızla tekrar buluşma ve görüşme imkânı bulduk. Hizmete müteallik fikir alış verişinde bulunduk.

Bu kabil mevlitlerde Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi tecelli etmektedir. Uzak yakın yerlerden gelerek bu mevlitlere iştirak etmekle şahs-ı maneviye destek verilmiş olunmaktadır. Bu mevlitlerle, dalâlet ve dinsizlik cereyanlarının bunalttığı ehl-i imana kuvve-i maneviye (moral gücü) verilmiş olunmaktadır.

Mevlidi düzenleyen Vanlı Yeni Asya okuyucu kardeşlerimizi tebrik ederken, bizi evlerinde sıcak ve samimî alâka ile ağırlayan buradaki arkadaşlarımıza ayrıca teşekkür eder, mevlidin hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz.