Harp Okulu mezuniyet töreninde bir grup teğmenin ayrıca kılıçlarıyla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde belirlenenden farklı yemin etmeleri, toplumda darbe tartışmasını gündeme getirdi.
Bu olayın akabinde sol medya ve CHP teğmenlerin tavrına sahip çıktılar. Kemalizm’in toplumun ortak paydası olması gerektiği manasına gelen manşet ve demeçlerle çağrılar yapıldı.
Sol cenah, kabullenmek istemezse de Sosyolojik yapısı itibarıyla Türkiye, bir Şark/Doğu ülkesidir ve Şark’ta din ve maneviyat duyguları canlıdır. Doğu’da İnsanların çoğu, dinin gereklerini yerine getirmeseler de, onun değerlerine yapılan hücumları ve din alanında yapılan tahribatları tasvip etmezler.
Sol ve CHP, hem demokrasiyi, hem de Kemalizm’i aynı anda savunmak gibi bir çelişkisi vardır. Demokrasi ile Kemalizm’in bir arada olması işin tabiatına aykırıdır. Zira birisinin bulunduğu yerde diğeri barınamaz.
Demokrasi; insan hak ve hürriyetlerini, din ve vicdan hürriyetini, adaleti, hukuk üstünlüğünü, çoğulculuğu, kanun hâkimiyetini, istişareyi (meclisi), yasama, yargı ve yürütmenin bağımsızlığını demokratik bir yönetimin şartı olarak kabul eder.
Kemalizm ise, içinde demokrasi; insan hak ve hürriyetlerinin olmadığı, maneviyattan soyutlanmış, maddeci bir yapıya bina edilen tek kişinin görüşlerini kanun, tüzük ve yönetmenliklerle topluma zorla dayatan bir rejimdir.
Günümüzde sol ve CHP, demokrasi ile Kemalizm arasında bir seçim yapmak durumundadır. İki zıt kutbu bir arada tutmak gibi, ikisini birden sahiplenmeleri pek inandırıcı olmamaktadır. M. Kemal, İstiklal Savaşını komuta etmiş, zaferin elde edilmesinde rolü olan, hatası ve sevabıyla tarihe mal olan bir kişidir. Onun değerlendirilmesi işi tarihçilere kalsın.
Sol ve CHP, sağda önemli bir ağırlığı olan muhafazakâr kesimin dini siyasete alet eden dindar kimlikli siyasî akımın kucağına sığınmalarını netice veren Kemalizm propagandası yapmakla, dine irtica, dindarlara mürteci damgası vurmakla bilerek veya bilmeyerek AKP iktidarının devamına dolaylı destek vermiş olurlar.
Zira iktidarın lideri, onların bu yaklaşımlarını fırsata çevirmeye çoktan hazır ve ülkeyi çökerten yanlış politikaları sebebiyle onlardan soğuyan muhafazakâr kitle yesiyaset meydanlarında ve ekranlarda “Sakınha zinhar bizden vaz geçmeyin. Görüyorsunuz Müslü-manlığa nasıl saldırıyorlar. Bunlar iktidar olursa 1950 öncesinde olduğu gibi dini yasaklarlar. Sizin dini hürriyetlerinizi elinizden alırlar” diyeceği bedihîdir.
Almanya, İspanya, İtalya gibi hür Batılı ülkelerdeki sağ ve sol cenahlardaki demokrat güçler, Yirminci Asrın ikinci yarısında müstebit, baskıcı ve ülkelerini geri bırakan tek adam rejimlerini ve ideolojileri terk ederek adalet, hak ve hürriyetlerin ortak paydasında birleştiler ve ülkelerinde birinci sınıf bir demokrasi tesis ettiler. Şimdi onlar demokrasi, ilim, sanat, teknoloji ve refahta dünya sıralamasının en önünde yer alan devletlerdir.
Sol ve CHP, geçmişte denenmiş ve savaşa girmediği hâlde ülkeyi kalkındıramamış olan Kemalizm ideolojine sarılmak ve kurtuluşu onda görmek gibi nafile bir çaba gösterme yerine, ülkedeki Ahrar/demokrat güçlerle demokrasi, adalet ve hürriyetlerin ortak paydasında buluşup demokrasi mücadelesi yapmaları en doğru yoldur. Bu mücadelenin, Türkiye’yi tek adam rejimden ve ideolojilerden kurtarıp demokratikleştirmesi; hür, medenî, müreffeh milletler ligine yükseltmesi kuvvetle muhtemeldir.