Peygamber Efendimiz (asm), Mekke’de kendisi gibi düşünmeyen, ancak insan haklarını ve adaleti ikame ederek zulmü önlemeyi hedefleyen putperest müşriklerin üyesi oldukları “Hulfu’l Fudul/ Faziletlilerin yemini” adlı ittifakın kurucuları arasında yer almıştır. Asr-ı Saadet’te huzurunda bu ittifaktan bahsedilince O, “Şimdi böyle bir işe çağrılırsam yine icabet ederim” dediği rivayet edilmiştir.
O (asm), Medine döneminde Müslümanlarla farklı din mensuplarının, inançlarını rahat ve güven içinde yaşayabilecekleri, adalet ve insan hakları eksenli Medine Sözleşmesini imzalamıştır.
Peygamberimizin (asm) bu uygulamalarından zulümlerin önlenmesi, adaletin, insan hak ve hürriyetlerin ülkede ikamesi için Müslümanların gayr-i Müslimlerle, farklı fikir ve düşüncelere sahip gruplarla ittifak etmeleri mümkün olduğu, bu işin İslâmî yönden bir mahzurunun olmadığını anlamaktayız.
Günümüzde ne yazık ki ülkemiz, halkı bir şekilde oyuna getirip devlet gücü ile seçimleri bir şekilde kazanan ve “Cumhur İttifakı” adı verilen siyasî güçler tarafından istibdatla yönetilmektedir.
Bu güçler, iktidara geldikten sonra demokrasiyi askıya alan, bütün yetkilerin bir şahısta toplandığı bir sistemle yargıyı kontrolüne alan, adaleti ve hukuku takmayan, insan hak ve hürriyetlerini açıkça çiğneyen, meclisi etkisizleştiren keyfî uygulamalarla icraat yapmaya devam etmektedir.
Onun karşısında, içinde DP’nin yer aldığı CHP, İYİ Parti ve SP’den oluşan ve “Millet İttifakı” adı verilen bir ittifak yer almaktadır. Bu ittifak, farklı dünya görüşlerine sahip partiler tarafından meydana gelmiş olsa da diğer ittifaka alternatif olarak ortaya çıkmakta, ülkede demokrasiyi, adaleti, insan hak ve hürriyetlerini tesis etmeyi, kanun hâkimiyetini ve meclisin güçlendirildiği parlamenter sistemi kurmayı hedeflemektedir.
Bir tarafta istibdatla iş gören, uygulamalarıyla maddî–manevî yönden ülkeye ve topluma çok zarar veren bir ittifak vardır. Diğer tarafta bu zararları telâfi etmeyi, demokrasinin tesisini vaadeden karşı bir ittifak vardır.
Nur mesleği, Ahrar/Demokrat siyasî güçleri desteklemeyi ve onlara nokta-i istinat olmayı gerektirmektedir. Bu güçlerin günümüzdeki temsilcisi DP’dir. Bu partinin hal-i hazırdaki oy oranı, hâkim siyasîlerin baskı ve engellemeleri, Nur Talebelerinin çoğunu ve Demokrat kitleyi şaşırtmaları yüzünden % 1-2 civarında seyretmektedir. Biz Yeni Asya Nur Talebeleri, siyaseten elbette DP’ye nokta-i istinat olmaya devam edeceğiz.
Umumî Meşveret Kurulu’muz DP’nin içinde bulunduğu Millet İttifakı’nın desteklenmesi yönünde kararı vardır.
Ancak şimdiki DP’nin var olan gücü ile tek başına, devlet gücüne dayanan mevcut Cumhur İttifakı’nın istibdat zincirlerini kırmak mümkün gözükmemektedir. Onun karşısındaki partilerin ayrı ayrı demokrasi mücadelesi yapmasıyla bir sonuç alınmayacağı açıktır. Zaten hâkim ittifak mensupları, iktidarlarını devam ettirmek için karşılarındaki partileri ittifaktan ayırıp tek başlarına hareket etmeleri için çok gayret etmektedir. Onların bu tuzağa düşmeleri istibdat idaresinin devamına katkı sağlamak olur.
İstibdattan ve onun ittifakından kurtulmak için Millet İttifakı’nın daha güçlü bir yapıya kavuşması lâzımdır. Bu da; sadece olumsuzlukları ve iktidarı eleştirmekle olmaz. İttifakın, demokrasi cephesi oluşturarak çıkış yolu için alternatif arayan halka ve topluma krizden kurtulmayı ön gören gerçekçi projeler üretip onları ikna etmesi gerekmektedir.
Bu işte DP yönetimine büyük vazifeler düşmektedir. Yönetimin, gerçekçi projeler üretmesi, karış karış ülkeyi dolaşıp önemli bir oy oranına sahip olan ve yanlış adreslere giden Demokrat kitleye ulaşıp, yuvaya dönmeleri için onları ikna etmesi lâzımdır. Eğer bunu başarırsa Millet İttifakı’ndaki konumu daha da güçleneceğinden şüphe yoktur.
Son Söz: İktidarın ülkeyi sürüklediği kriz ortamı hem DP’nin toparlanarak ayağa kalkması, hem de demokrasi cephesi kurulup gelişmesi ve millet ittifakının iktidara yürüyüp ülkeyi istibdattan kurtarması için çok müsaittir. Ülkenin menfaati için bu fırsatın kaybedilmemesi lâzımdır.