Bir seferinde yakayı ele veren Profesör, karakolda kendisine bu tuhaf davranışının sebebi sorulduğunda şöyle cevap vermiş:

“Uçakta bir bomba olma olasılığı oldukça düşük. Ancak uçakta iki bomba olma ihtimali ise neredeyse sıfır. Ben çantamdaki bombayla uçağa biniyorum ve böylece kendimi garanti altına alıyorum…”

Bu günlerde bindiğiniz bir uçakta bomba olma ihtimali, o uçağın zamanında kalkış yapma ihtimalinden daha yüksek!

İşin şakası bir yana, uçakla seyahat ettiğimiz bir zaman, uçağımız rötar yapmış, biz de bu durumu eleştirmek için bir yazı kaleme almıştık. Taslak halinde kalan ilgili yazının küçük bir kısmı şöyleydi:

“Gece geç saatlerde bindiğimiz bir uçakta, yan koltuktaki beyefendi uçağa biner binmez uykuya dalmıştı. Bir türlü kalkmak bilmeyen uçak, pistte (yerde) bilmem kaçıncı turunu atmaya başlayınca, uçakta homurdanmalar başlamıştı.

Yolculardan bazıları, pilotun eski bir taksi şoförü olduğunu iddia etmiş ve pilotun yolu uzatmak için pistte turladığını söylemişlerdi.

Bazıları, pilotun akaryakıt indiriminden faydalanmak için saatin on ikiyi geçmesini beklediğinden bahsetmişlerdi.

Kimilerine göre ise pilot sevdiği dizinin yeni bölümünün bitmesini bekliyordu.

Nihayet bir saatlik gezintiden sonra uçak kalkabilmişti. Kalkış esnasındaki sarsıntı sebebiyle uykusundan uyanan yanımızdaki beyefendi, saatine şöyle bir bakmıştı ve ‘geldik, iniyoruz galiba’ diyerek, başucu bagajına yönelmişti…”

O günlerde biz “bir kerelik bir şeydir, kimsenin hakkına girmeyelim” diye bu yazıyı yayınlamamıştık. Ancak bilhassa yaz mevsimi ve tatil sezonunun gelmesiyle birlikte, uçağa rağbet artınca, sistem tıkanmaya ve rötarların sayısı artmaya başladı.

Rötarların sebebiyle ilgili olarak; bir hava yolu şirketinin isim değişikliği sebebiyle sistemi oturtamadığından, personel yetersizliğinden, ekipman eksiği ve organizasyon bozukluklarından söz edilse de problemin kaynağı şimdilik tam olarak belli değil.

Ancak rötarların sebebiyle ilgili bir iddia var ki oldukça dikkat çekici: “İnisiyatif almadan çalışma modeli.”

Havaalanlarında görevli “hava kontrolörleri” eğer inisiyatif alarak çalışırlar ise uçuş süreleri uçuş başına ortalama 7 dakika kısalıyormuş. Bu durum uçak yakıtlarından tasarruf etmek demekmiş ve hava yolu şirketleri bu tasarruf sayesinde milyonlarca dolar kâr elde ediyorlarmış.

Hava kontrolörleri kısa adı “Eurocontrol” olan Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatına bağlı olarak çalışıyorlarmış.

Eurocontrol, hava sahasını kullanan her uçaktan belli bir miktar ödeme alıp havuza aktarıyor ve bu havuzdan da kendilerine bağlı çalışanlara tazminat adı altında ödemeler yapıyormuş.

Ancak, Türkiye’deki resmî kuruluşlar, Eurocontrol’den gelen bu paraları, ilgili personele dağıtmıyormuş. Böyle olunca ülkemizdeki hava kontrolörleri de inisiyatif alarak çalışmayı bırakmışlar ve rötarların sayısı birden artıvermiş. (Kaynak: Gazeteci Burcu Durmuşoğlu ve T24’ten Füsun Sarp Nebil)

Uçuşlar ne zaman düzene girecek, bunu zaman gösterecek. Biz tam bu yazıyı kaleme alırken şöyle bir haber gördük:

Güney Kore’de bir robot, mesai arkadaşı olan diğer robotlara kıyasla daha fazla çalıştırılınca, kendisini merdivenlerden atarak intihar etmiş.

Evet öyle görünüyor ki her nerede olursa olsun adalet bir kez bozuldu mu orada nizâm da kalmıyor.

Sahibine tam itaat ederek, vazifesini bir kez olsun aksatmayan o koca koca yıldızların, gezegenlerin ve güneşin Rabbi olan Yüce Allah ne kadar âdil, öyle değil mi?