YENİ ASYA’da Akşemseddin Hazretlerinin, Çorum’un İskilip ilçesinde 564. yılında bir panelle anıldığını okuyunca bendeki eski malumatlar canlandı.
İstanbul’un Manevi Fatihi panelle anıldı
1- Fatih Sultan Mehmed’in hocası olarak bilinen Akşemseddin hz. henüz hazırlık devresinde iken kendine bir mürşid aramaktadır.
Ona Ankara’da Hacı Bayram Veli hz. adında bir mürşidden bahsederler. Ankara’ya gelen Akşemseddin hz. Hacı Bayram Veli hz. müridleriyle birlikte çarşı ve pazarlardan geçerken halkın onlara yardım ettiğini görür ve bu durumu pek anlayamadığından bırakıp Bağdat’a gider .
Bağdat’ta kaldığı ilk gece bütün hayatını değiştirecek manidar bir rüya görür. Bu rüyada kendi boynunda bir tasma ve tasmaya bağlı bir zincir ve bu zincirin ucu Ankara’da Hacı Bayram Veli hazretlerinin elinde. Bu rüyanın ne manaya geldiğini çok iyi anlayan Akşemseddin, hemen Ankara’ya döner ve Hacı Bayram Veli hz. aramaya başlar. Onları bir bağda ekin biçerlerken bulur ve ekin biçmeğe yardım eder. Öğle zamanı gelir, herkese yiyecek bir şeyler verilirken ve hatta köpeklerin kabına da yemek konulduğu halde Akşemseddin’e bir şey verilmez. Bunun ne manaya geldiğini anlayan Akşemseddin hz., köpeklerin taslarının başına oturur. Bu fevkalade tevazuyu gören Hacı Bayram Veli hz., Akşemseddin’i çağırır. Ve ona, “Köse, beni çok çabuk avladın” diyerek iltifatta bulunur ve mürid olarak Hacı Bayram Veli dergahında yetişerek gerçek kimliğini bulur.
2- Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bahsettiği ‘benim bir buçuk müridim var’ diye ifade ettiği mübarek şahıs Hacı Bayram Veli hazretleri. Devlet tarafından ‘Ona mürid olanlar vergiden muaf olacak’ denilince büyük bir kitle ‘onun müridiyim’ diye vergiden kaçar fakat gittikçe kalabalıklaşan bu topluluk dikkat çeker ve Sultan Murad’a (Sultan Fatihin babası ) yalan yanlış anlatırlar.
Merak eden Sultan Murad, Hacı Bayram Veli’yi o zamanki payitaht Edirne’ye çağırır. Bakar ki siyasetle ilgisi olmayan mübarek muhterem bir zat ile karşılaşır. Ve ona sorar “Biz Kostantiniye’yi yani bugünkü ismiyle İstanbul, kuşattık. Zafer bize nasib olur mu? Bir Padişaha karşı ‘hayır’ demenin uygun bir kelam olmayacağını bilen Hacı Bayram Veli hz., “Sultanım İstanbul’un fethini henüz beşikte olan Sultan Mehmed ile şu bizim köse, yani Akşemseddin görür” diyerek istikbalde olacak olan İstanbul’un fethini haber vermiştir. Bu hale üzülen Sultan Murad, kendi oğlunun bu şerefe nail olacağını işitince o üzüntüsünü atmıştır.
3- Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethedince Akşemseddin hz. Eyyüb el-Ensari (Eyüb Sultan) hazretlerinin kabrini sorar ve beraberce aramağa başlarlar. Şimdiki yani ziyaret mahalli olan o mübarek zatın bulunduğu yere gelince Akşemseddin ‘işte burası’ der.
Mezarın yeri tesbit edilince Fatih mezarın baş ve ayak kısmına kazıklar çakılmasını ve yarın gelip kazı yaparız der. Fakat hocasını bile imtihan etmek isteyen Fatih, kazıkların yerinin değiştirilmesini gizlice söyler. Ertesi gün gelip kazılacağı zaman Akşemseddin, “Hayır orası değil” diyerek bir gün önce gösterdiği yeri gösterir ve gösterdiği yeri kazdıklarında mermer olmayan fakat mermere benzeyen bir kitabe bulunur ve kitabenin yanından hiç bozulmamış bir ayak görünür. Fatih bu ayağı görünce hemen eğilip öpmek ister, fakat ayak hemen içeri çekilir. Böyle bir durum karşısında Fatih çok üzülür. Fakat o gece Eyüb Sultan hz. Akşemsedin’e üzülmemesini, çünkü Peygamber efendimizin İstanbul’un fethi hakkındaki hadisini hatırlatır. Yani Kostantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir. (Hadis) Bu müjdeyi alan Fatih, artık üzülmez ve gerekli olan şeylerin yapılmasını emreder.