"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul’un manevî fatihi Akşemseddin

Hasan ŞEN
03 Şubat 2023, Cuma
YENİ ASYA’da Akşemseddin Hazretlerinin, Çorum’un İskilip ilçesinde 564. yılında bir panelle anıldığını okuyunca bendeki eski malumatlar canlandı.

İstanbul’un Manevi Fatihi panelle anıldı

 

1- Fatih Sultan Mehmed’in hocası olarak bilinen Akşemseddin hz. henüz hazırlık devresinde iken kendine bir mürşid aramaktadır.  

Ona Ankara’da Hacı Bayram Veli hz. adında bir mürşidden bahsederler. Ankara’ya gelen Akşemseddin hz. Hacı Bayram Veli hz. müridleriyle birlikte çarşı ve pazarlardan geçerken halkın onlara yardım ettiğini görür  ve bu durumu pek anlayamadığından bırakıp Bağdat’a gider . 

Bağdat’ta kaldığı ilk gece bütün hayatını değiştirecek manidar bir rüya görür. Bu rüyada kendi boynunda bir tasma ve tasmaya bağlı bir zincir ve bu zincirin ucu Ankara’da Hacı Bayram Veli hazretlerinin elinde. Bu rüyanın ne manaya geldiğini çok iyi anlayan Akşemseddin, hemen Ankara’ya döner ve Hacı Bayram Veli hz. aramaya başlar. Onları bir bağda ekin biçerlerken bulur ve ekin biçmeğe yardım eder. Öğle zamanı gelir, herkese yiyecek bir şeyler verilirken ve hatta köpeklerin kabına da yemek konulduğu halde  Akşemseddin’e bir şey verilmez. Bunun ne manaya geldiğini anlayan Akşemseddin hz., köpeklerin taslarının başına oturur. Bu fevkalade tevazuyu gören Hacı Bayram Veli hz., Akşemseddin’i çağırır. Ve ona, “Köse, beni çok çabuk avladın” diyerek iltifatta bulunur ve mürid olarak Hacı Bayram Veli dergahında yetişerek gerçek kimliğini bulur. 

 2- Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bahsettiği ‘benim bir buçuk müridim var’ diye ifade ettiği mübarek şahıs Hacı Bayram Veli hazretleri. Devlet tarafından ‘Ona mürid olanlar vergiden muaf olacak’ denilince büyük bir kitle ‘onun müridiyim’ diye vergiden kaçar fakat gittikçe kalabalıklaşan bu topluluk dikkat çeker ve Sultan Murad’a (Sultan Fatihin babası ) yalan yanlış anlatırlar. 

Merak eden Sultan Murad, Hacı Bayram Veli’yi o zamanki payitaht Edirne’ye çağırır. Bakar ki siyasetle ilgisi olmayan mübarek muhterem bir zat ile karşılaşır. Ve ona sorar “Biz  Kostantiniye’yi  yani bugünkü ismiyle İstanbul, kuşattık. Zafer bize nasib olur mu? Bir Padişaha karşı ‘hayır’ demenin uygun bir kelam olmayacağını bilen Hacı Bayram Veli hz., “Sultanım İstanbul’un fethini henüz beşikte olan Sultan Mehmed ile şu bizim köse, yani Akşemseddin görür” diyerek istikbalde olacak olan İstanbul’un fethini haber vermiştir. Bu hale üzülen Sultan Murad, kendi oğlunun bu şerefe nail olacağını işitince o üzüntüsünü atmıştır.

3- Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethedince Akşemseddin hz. Eyyüb el-Ensari  (Eyüb Sultan) hazretlerinin kabrini sorar ve beraberce aramağa başlarlar. Şimdiki yani ziyaret mahalli olan o mübarek zatın bulunduğu yere gelince Akşemseddin ‘işte burası’ der.

Mezarın yeri tesbit edilince Fatih mezarın baş ve ayak kısmına kazıklar çakılmasını ve yarın gelip kazı yaparız der. Fakat hocasını bile imtihan etmek isteyen Fatih, kazıkların yerinin değiştirilmesini gizlice söyler. Ertesi gün gelip kazılacağı zaman Akşemseddin, “Hayır orası değil” diyerek bir gün önce gösterdiği yeri gösterir ve gösterdiği yeri kazdıklarında mermer olmayan fakat mermere benzeyen bir kitabe bulunur ve kitabenin yanından hiç bozulmamış bir ayak görünür. Fatih bu ayağı görünce hemen eğilip öpmek ister, fakat ayak hemen içeri çekilir. Böyle bir durum karşısında Fatih çok üzülür. Fakat o gece Eyüb Sultan hz. Akşemsedin’e üzülmemesini, çünkü Peygamber efendimizin İstanbul’un fethi hakkındaki hadisini hatırlatır. Yani Kostantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir. (Hadis) Bu müjdeyi alan Fatih, artık üzülmez ve gerekli olan şeylerin yapılmasını emreder.

Okunma Sayısı: 2858
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    4.2.2023 06:49:25

    " İşte bu iki sırrı hissettiğim vakit dehşet aldım, Fesübhanallah dedim. "Tarîk-ı haktan başka velayet bulunabilir mi? Hususan müdhiş bir cereyan-ı dalalete ehl-i hakikat tarafdar çıkar mı?" dedim. Sonra bir mübarek arefe gününde müstahsen bir âdet-i İslâmiyeye binaen Sure-i İhlas'ı yüzer defa tekrar ederek okuyup, onun bereketiyle, "Mühim Bir Suale Cevab" namında yazılan mes'ele ile beraber şöyle bir hakikat dahi rahmet-i İlahiye ile kalb-i âcizaneme gelmiş. Hakikat şudur ki:.." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 343

  • S.topuz

    4.2.2023 06:47:51

    " İşte şu sırra dair, pek çok zaman zihnimi işgal eden bir halet vardı: Bir zaman ben, bir kısım ehl-i dalalete mühim bir vakitte kahr ile dua ettim. Bedduama karşı müdhiş bir kuvvet-i maneviye çıktı. Hem duamı geri veriyordu, hem beni men'etti. Sonra gördüm ki: O kısım ehl-i dalalet, hilaf-ı hak icraatında bir kuvve-i maneviyenin teshilatıyla, arkasına aldığı halkı sürükleyip gidiyor. Muvaffak oluyor. Yalnız cebr ile değil, belki velayet kuvvetinden gelen bir arzu ile imtizac ettiği için, ehl-i imanın bir kısmı o arzuya kapılıp hoş görüyorlar, çok fena telakki etmiyorlar. İşte bu iki sırrı hissettiğim vakit dehşet aldım, Fesübhanallah dedim. "Tarîk-ı haktan başka velayet bulunabilir mi? Hususan müdhiş bir cereyan-ı dalalete ehl-i hakikat tarafdar çıkar mı?" dedim. Sonra ..." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 343

  • S.topuz

    4.2.2023 06:42:18

    " İşte muvakkat veya daimî meczub olduklarından, manen "mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar. Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller. Ve mükellef olmadıkları için, muaheze olunmuyorlar. Kendi velayet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalalete ve ehl-i bid'aya tarafdar çıkarlar. Mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imanı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş'umane bir sebebiyet verirler." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 343

  • S.topuz

    4.2.2023 06:41:10

    "Sultan Mehmed Fatih'in zamanında hikâye edilen meşhur ve manidar "Cibali Baba kıssası" nev'inden olarak bir kısım ehl-i velayet, zahiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar. Ve bir kısmı dahi; bazan sahvede ve daire-i akılda görünür, bazan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer. Şu kısımdan bir sınıfı ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor. Sekir halinde gördüğü bir mes'eleyi halet-i sahvede tatbik eder, hata eder ve hata ettiğini bilmez. Meczubların bir kısmı ise indallah mahfuzdur, dalalete sülûk etmez. Diğer bir kısmı ise mahfuz değiller, bid'at ve dalalet fırkalarında bulunabilirler. Hattâ kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 343

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı