“Sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa; sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakâikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor. Mütemadiyen güm güm eder.” (Münâzarât)
Ekim ayı başlarında neşriyat hizmetlerini beraber yürütmeye çalıştığımız Emre ve Nurullah kardeşlerimle 2013-2014 hizmet programını yaptık. Emre kardeşim daha ziyade cezaevi hizmetlerinin dışındaki konularda bize yardımcı oluyor. Nurullah kardeşimin yardımı daha ziyade cezaevi hizmetleri ile ilgili oluyor.
Nurullah kardeşim bu cezaevi ve mahpushane ile alâkalı kısımları hazırlamaya devam ederken; aşağıdaki mektubu aldık. Çok sevinerek okuduğumuz bu mektupla sizleri baş başa bırakıyoruz.
MEKTUP
Bismihî subhânehû… Ve bihî nestaîn
Selâmun aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü ebeden daima..
Aziz, sıddık, gayyur, kahraman ağabey;
Nasılsınız, neler yapıyorsunuz? Gazetede faal olduğunuzu müşahede ediyorum. Rabbim şevkinizi arttırsın.
Beni soracak olursanız, elhamdülillahi alâ külli hâl çok iyiyim. Size bundan 5-6 ay önce mektup yazmıştım. Maatteessüf cevap gelmedi. Gazetedeki “Medrese-i Yusufiye” köşenizden anladığım kadarıyla mahkûmlara mektup cihetinde mukabelede bulunuyorsunuz. Ya da sadece ihtiyaç noktasında (dergi, gazete, kitap, takvim vesâire) mı cevap veriyorsunuz? Mektubuma cevap alamayınca böyle düşündüm. Daha önceki mektupta detaylı olarak yazdığım için şu an tekrar olacak kabilinden yazmıyorum. Fakat şu kadarını söyleyeyim: Bazı ferdi ve istikametsiz hallerim üzerine Rabbimiz 20 aylık böyle bir çilehaneyi nasip etti. Kader adil, Rabbimiz merhametli ufak bir şefkat tokadı attı.
Her neyse bu konuda fazla uzatmayayım bir ayım kaldı, şu an çıkınca nasip olursa hülâsa anlattığım meseleleri tafsilatıyla anlatırım biiznillah.
Şu anki meselem “Medrese-i Yusufiye” isimli kitap çalışması. Bundan yaklaşık bir yıl önce yazmaya başladım. Tamamen Risale-i Nur’dan iktibas metinlerle konuları mahkûm lisanında izah etmeye çalıştım. Yazdığım bütün başlık ve konuları tamamlayarak Kayseri’de inşaat mühendisliğinde okuyan bir kardeşimize bir ay önce yolladım. O da bilgisayara yazmaya başladı. Bana yazdığı kısımlardan gönderdi, ben de size giriş ve bir konusunu gönderiyorum.
Bu mevzuyu tafsilatlı olarak Ali Vapur ve Sami Cebeci Ağabeylere açtım. Ali Vapur Ağabey son çalışmayı yap yolla, gerekeni ben yapacağım, basımı bana ait diye yazdı. İnşaallah önsözünü de o yazacak. Kitap şu an tamamlandı. Ben çıkınca bir adet çıktısını da yollarım inşaallah.
Kitabın eksikleri, fazlalıkları, yanlışlıkları, anlatım bozuklukları vs. elbette sıkıntıları olabilir. Ben zaten tashih edeceğim, eğer böyle bir çalışmayı siz de uygun görürseniz gerekli tashihatlar yapılıp düzenlemeler yapılabilir. Siz de mahkûmlarla irtibat halinde olduğunuz için ne gibi sorularla muhatap olunacağını ve mahkûmların dilini bilirsiniz. Ona göre eklemeler yapılabilir.
Benim bu çalışmadan beklentim; gerekirse ismim dahi yazılmayabilir, cemaate mal edilebilir, bu kitaptan 30.000 tane basıp (en azından) cezaevlerine ücretsiz dağıtmak. Çünkü bu çalışma mahkûmlara yönelik ve onlara hitap ediyor. Mahkûmların ise maddî durumları belli. Zaten dışarda değiller ki satın alsınlar. Bu açıdan sponsorlar vasıtası ile maddî külfeti karşılanıp ücretsiz olarak cezaevlerine dağıtmak. 100 Soruda Oruç - Zekât, İhlâs Risalesi, Münâcat, Küçük Sözler gibi kampanya kitap olarak cemaate sahiplendirmek bilmiyorum nasıl olur bu konuda sizin fikirlerinizi, tavsiyelerinizi ve nasıl olur sorusuna cevap bekliyorum.
Bu kitap tamamen cezaevinde yazıldı ve mahkûmların sorularına, ihtiyaçlarına, manevî durumlarına göre yazıldı.
Onun için sizden cevap bekliyor, mektup yazmanızı istiyorum. Bir kardeşim de daha önce sizinle bu noktada irtibata geçmişti her halde, sana mektup yazacak demişti sizin için, ama akim kaldı. Bu sefer sukut-u hayal olmaz inşaallah.
Allah’a emanet olun. Selâmetle.
Pürkusur kardeşiniz Ekrem.
L-1 Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Sincan / Ankara