“Sen idin Kulbe-i ahzâna koyan Ya’kub’u,
Ayırıp hazret-i Yusuf gibi goz narımdan.”
Azmizâde Hâletî
Aydınlık karanlığa teslim olurken gün usûlca el ayak çekti. Ve engin semada bir dolunay belirdi. Hüzün kalbin en kuytu köşesine sığındı. Bir hüzün demeti, bir hüzün buğusu, insanın en kutsal mabedi olan kalbi teslim aldı.
Usûl usûl kapılar kapanır. Duvarlara gamın gölgesi düşer. Zamansız ve mekânsız bir yalnızlık çöker. Hüzün ruh süzgecinden geçip kalbin ortasına sızar. Ayna lâl kesilir. Aydınlık bir arafa şahit tutulur. Bir kırık tebessüm tutar elini. Zaman sukût ile mühürlenir, mekân Külbe-i ahzân (Hüzünler evi) olur.
Dünyaya mesafe koyan bir kalp, teslimiyet ve en derine saklı duâlar ile atar. Hayat, hüzün ile yetişir. İnsan, hüzünün gölgesinde olgunluğa erişir.
Hüzün, kalpte için için yandıkça demlenir. Arafın buğusu da olan bir gecede kalp, hüzün ile taçlanır.
Hüzün, bir ümitsizliğe düşüş, bir isyana sürükleniş, yahut bir yarım kalmışlık hâli değildir. Hüzün, kalbini gökyüzüne emanet etmektir. Hüzün Cenneti hatırlamaktı. Ve hüzün âlemlerin sahibi olan Rabbimize yaklaşmaktır. Hüzünlü bir kalp, gizli ve kıymetli bir sürura sahiptir. Zira, Allah hüzünlü kalpleri sever müjdesine mazhar olur. Hüzün, Rabbimizin bizi gaflet girdabından kurtarıp bizi rahmet kapısına eriştiren bir vesiledir.
Hüzün bir anahtardır. Kalbe vurulan kilit, kimi zaman hüzün ile mühürlenir, kimi zaman hüzün ile açılır.
Hüzünden uzak günler, gül ile bülbüller ve mevsimler kırıktır. Hüzünden yoksun bir yürek yarım bırakılmış sanki. Hüzün, ardında Cenneti saklayan bir ışık hüzmesidir.
Bir Şimal yıldızı değer duâlara. Gece bir parıltı ile yükselir. Ruhumuz, hüzün ile kuşatılır. Hüzün, iman dolu bir ruhun en safi ve ulvî ifadesidir. Hüzün bir yüreğin naif aynasıdır. Hüzün, bir sır, bir sabır, bir teslimiyet ve bir merhamet sarmaldır.
Hüzün sükûtu dinlemek ve anlamaktır. İnsan hüzünle birlikte, fâni ve sahte olandan uzaklaşarak, ebedî bir Cennete özlem duyar.
Hüzün, insanın kendi benliğini samimiyet ile anlamasıdır. Zira insan, hüzüne kapıldığı zaman dünyadan ve dünyevî olan her şeyden uzaklaşarak, hak ve hakikate yönelir.
Hüzün, uzun ve zarif bir yalnızlığa ikrar vermektir. Hüzün bazen bir vav, bazen bir elif olmaktır. Hüzün teslimiyetin kavlidir.
Bizi Rabbimize yaklaştıran hüzün bizim için bir sürur ve şükürdür.