Yolsuzluğun tanım ve tarifini farklı şekillerde yapanlar vardır. Dünya Bankası, “Kamu görevinin özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması” olarak tarif ederken BM Kalkınma Programı “Kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet, irtikap, kayırmacılık, sahtekârlık ve zimmet yoluyla özel çıkar elde etmek için kötüye kullanılması” olarak tanımlamış.
Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesi’nin 2. maddesinde de şöyle denilmiş: “…doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesi.” Uluslararası Şeffaflık Örgütü de, yolsuzluğu sadece “kamu gücüyle” sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması olarak tanımlar. (www.seffaflik.org, erişim: 16 Nisan 2021)
Ne yazık ki bu hatalı davranışa ülkemizde de yaygın şekilde rastlanıyor. Nitekim, Avrupa Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) “yolsuzluğun önlenmesi” başlıklı raporuna göre, Türkiye, Avrupa Konseyi’nin yolsuzlukla mücadele tavsiyelerine en az uyan ülke olmuş. (Anka ajansı, 16 Nisan 2021)
Avrupa Konseyi’nin organı olan GRECO, Türkiye’nin de dahil olduğu 46 ülkeyi içine alan, ilgili raporu 15 Nisan 2021’de yayınlamış. 2017 ve 2020 verilerine dayandırıldığı belirtilen rapora göre, Türkiye 2019 yılında, GRECO tarafından verilen 31 tavsiyenin yüzde 74.2’sini yerine getirmemiş. Buna karşılık tavsiyelerin sadece yüzde 6.5’ini ise tamamen uygulamış. Dikkat çekici bir nokta da milletvekilleri ile ilgili 7 tavsiyenin hiçbirine uyulmamış olması.
Hür türlü yolsuzluk ve usûlsüzlük sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın meselesi ve derdidir. Kişilerden bağımsız olarak bu meselenin ele alınması ve mümkün olan en uygun şekilde ve kesin bir kararlılıkla yolsuzlukların önüne geçilmesi gerekir. Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi büyük ölçüde yolsuzlukların önüne geçilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Yolsuzluk ve usûlsüzlüklerin sıfıra doğru yaklaştığı bir Türkiye çok kısa zamanda “Büyük Türkiye” olabilir.
Peki, Avrupa Konseyi’nin bir organı olan Avrupa Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun tavsiyelerini dikkate almayan ya da aldırmayanlar kimlerdir? Ve bunu millete nasıl açıklamayı ve tabiî ki savunmayı düşünürler? Yolsuzluğun azaltılması için dünya ölçeğinde uygulanmış ve netice vermiş tavsiyeler varsa ve bunlar tavsiye ediliyorsa bu tavsiyelere uymamak millet menfaatiyle açıklanabilir mi?
“Avrupa’nın bu husustaki ölçülerine ihtiyacımız yok. Bizim kendi ölçü ve prensiplerimiz var” deniliyorsa o zaman o ölçü ve prensipler hataya geçirilsin ve yolsuzluklar engellensin. Eğer, “Yolsuzlukların önlenmesine ihtiyaç yok. Çünkü bizde yolsuzluk yok. Her şey yolunda, kurallar işliyor” deniliyorsa o zaman da milletin ikna edilmesi lâzım.
Hemen ifade edelim ki milletin bu hususta ikna olma ihtimali sıfıra yakın. Devlet kapılarına işi düşüp de usûlsüzlüklerden şikâyet etmeyen var mı?
Türkiye’ye ve hepimize yakışan; dürüstlükle dünya lideri olmaktır. Birlikte bunun için çalışalım inşallah.