28 Temmuz 2013, Pazar
Suriye’de çatışmaların başladığı dönemde, Kürtlerinde denklemde yer aldığını ve PKK ile Barzani arasında bir otorite kurma yarışının yaşandığını TV programında ifade etmiştik. Zaman zaman Suriyeli Kürtler akademik değerlendirmelerimizin içerisinde yerini aldı. Günümüzde ise, Kuzey Suriye bölgesinde kendi özerk bölgelerini kurma konusunda sorunun başlangıcından itibaren oldukça akıllı politika izleyen Suriyeli Kürtler, bu emellerinde oldukça başarılı oldular.
Eskiden Suriye’deki sorunun büyük devletler arasında varılacak uzlaşma ile çözüleceğini iddia ediyordum. Artık bu görüşümü yumuşattım. Şunu ifade ediyorum: Suriye’nin geleceğini sahadaki tarafların başarıları ve hamleleri şekillendirecek, bölgesel ve büyük güçlerde oluşan bu yapıyı meşrûlaştırıcı adımlar atacaklar.
Bu şu anlama geliyor: İki haberi birlikte okuyalım. Başkan Esad güçlü bir diplomatını İsrail’e gönderdi ve sahil şeridi boyunca “Alevî” grupların temel ulusal unsur olduğu bir “özerk yapı” veya “bağımsız devlet” inşa etme planını İsrailli yetkililere iletti. Bu temas sırasında Esad, İsrail’in bu tür oluşuma onay vermesini istedi. İkinci haber Kuzey’den geliyor. Kürtler, Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca etnik olarak hâkim oldukları bölgelerde kendi yönetimlerini, otoriterlerini pekiştiriyorlar. Suriyeli Kürtlerin hayali, duruma bağlı olarak ya bağımsız devlet ya da özerk konfederatif bir yapı.
Bu yapılanmayı tamamlayacak unsur ise, muhaliflerin hâkim olduğu ve çoğunluğunu Sünnîlerin oluşturduğu, orta ve doğu Suriye topraklarıdır.
Bu yapının kurulması, birilerini kızdırdığımı biliyorum, ama en akıllı yöntem olarak geliyor.
Uzun süredir yazıyorum. Bu etnik, dinsel, mezhepsel grupların arasında nifak girdi, düşmanlık girdi, nefret girdi. Bunları herkesi kapsayan bir merkezî otoritenin altında konfederasyon veya federasyon altında bir araya getirmek yapılabilecek en büyük hamledir.
Buna rağmen, farklı grupların uzun yıllar birbirlerine nefret ile bakacaklarını unutmayalım.
Ancak bu yapı ortaya çıkmazsa, hiç kimse şunu beklemesin: Kürtler ile Alevîler, Sünnî muhaliflerin kontrolünde hayatlarını sürdürmek isteyecek.
Bu artık hayalin ötesine geçti.
Türkiye’nin önünde, Kuzey Suriye’de Kürtlerin bu akıllı politikalarını onaylamaktan başka seçenek bulunmamaktadır. İstedikleri kadar toplantı yapsınlar. İstedikleri kadar “gelirim haaa” tarzı beyanatlar versinler. Suriyeli Kürtler kendi kimliklerini, bedensel varlıklarını korumak için bu tür bir yapılanmayı inşa etmek zorundaydılar ve yaptıkları da zaten bundan ibarettir. Siz yukarıda oturmuş, deniz, bağ, bahçe manzaralı konutunuzda çay içerken, canlarını kurtarmaya gayret eden Kürtleri suçlayamazsınız. Bölgeyi anlamak için olaylara Suriye’nin içinden bakmalıyız. Empati kurmalıyız.
Peki, Türkiye ne yapmalı? Suriyeli muhaliflerin içerisinden ılımlı olanlar ile ilişkilerini geliştirecektir. PKK ve/veya Barzani üzerinden Suriyeli Kürtler ile gizli diplomatik yollarla ilişkilerini geliştirecektir. Kuzey Irak’ta olduğu gibi, Suriye Federasyonu içerisinde bu üç oluşumun fiilen veya hukuken ortaya çıkmasını izlerken, Kürtler ile ılımlı muhalifler arasında karşılıklı anlayışı inşa etmenin yollarını aramalıdır. Ancak bu şekilde Suriye’nin geleceğini şekillendirme konusunda belirleyici rol oynayabilir.
Her zaman söylediğim gibi, Kürtlerin Türkiye’deki hakları anayasal güvence altına alınmalıdır. Iraklı Kürtler ve Suriyeli Kürtler ile ilişkilerini geliştiren, demokratikleşme sayesinde içyapısını istikrarlı hale getirmiş Türkiye, kendi bölünmesini de önlemiş olur.
ABD Genelkurmay Başkanının yaptığı açıklamalar oldukça ilgimi çekti. Acaba bizim büyük ustalarımız Amerikalılar gibi seçenekler üzerinde ciddî matematiksel analizler yapıyorlar mı, bilemiyorum. Belki gerek duymuyorlardır.
Genelkurmay Başkanı kısaca şunları söylüyor: ABD’nin Vietnam sendromu vardı, şimdi yanına Irak ve Afganistan’ı ekledik. Savaşmak kolay, ama savaştan sonra düzeni kurmak zor. Bu işler paralı. Artık ABD’nin bu tür işlere ayıracak yeterli bütçesi yok. Tabiî bir de radikaller var, Ruslar ile İranlılar var.
Mısır’daki askerî darbe ile birlikte Ortadoğu’daki denklemler değişiyor. Bizler ayrıca bu değişen denklemlere bakmalıyız.
Laik Mısır rejimi, eskiden Suriyeli muhalifleri, Arap Baharını destekleyen Katar’da yönetim değişimi gibi eylemler, acaba bölgedeki dengeleri nasıl etkileyecek? Buna bakmamız lâzım.
Yarın sizinle Mısır devlet adamlarının beyanatlarına bakalım…
Okunma Sayısı: 758
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.