25 Haziran 2013, Salı
Biz muhafazakâr, milliyetçi kesimin yıllardır anlamadığı konu üzerinde yazı yazmayı arzu ediyorum. Tabiî Gezi olayları dolayısıyla AB’den yapılan açıklamaları eleştiren hükümet ve buna destek verenler bu yazının yapılmasına sebep olmuştur.
Uluslar arası konferanslarda yine aynı kesimden akademisyenler kolaylıkla üyeliğe karşı çıkarlar. Ben de onların karşı çıkmasına karşı çıkarım.
Öncelikle AB bir bölgesel örgüt - yani NATO gibi - değildir. Üye olduğunuz zaman egemenlik yetkilerinizi devretmek zorunda olduğunuz bir supranasyonal-ulus üstü bir yapılanmadır. AB uzmanı herkes bu durumu bilir.
O sebeple Birliğin Türkiye’nin iç işine karışması tabiîdir. Özellikle insan hakları, demokratikleşme yönünde yapılan açıklamalar olağan açıklamalardır ve hükümetler bu açıklamaları dikkate almak zorundadır.
Hatta Türkiye’nin iç hukuk düzenlemeleri, AB hukukuna uygun olmak zorundadır. Birlik ile müzakere demek, pazarlık etmek anlamına gelmemektedir. Türkiye bu süreçte hukuk sistemini Birlik yasalarına uyarlamakla yükümlüdür. Ancak bundan sonra Türkiye tam üye olabilecektir.
Asıl soru, Birlik yetkililerinin neden konuştuğu konusunda değil, hükümetin bu durumu bilmesine rağmen neden Birlik ile ilişkileri bozacak tutum içerisinde olmasıdır. Eğer üye olmayı istemiyorsanız, neden bu zamana Birliği kendi siyasî geleceğin için kullandın diye soran olabilir. Bu durumda Türkiye neden Kıbrıs konusunda bağlayıcı kararlar aldı? Annan planını neden destekledi? Hukuk sistemini neden değiştirdi?
Kendine Türk siyasal hayatında yer açmak için mi. Yoksa başka bir neden mi var?
Bu aşamada Türkiye, AB üyelik sürecini tehlikeye atacak adımlar atamaz. Türkiye’nin bölgesel etkisinin artmasının sebebi, üyelik sürecidir. Yabancı yatırımcının gelmesinin sebebi, üyelik sürecidir. Siyasal istikrar yine de bu sebeple ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin, AB üyelik süreci dışında başka bir stratejik hedefi bulunmamaktadır. Ortadoğu’da, bölgesel birlik sözkonusu değildir. Türk Birliği de olmamıştır. ABD bizi model ortak olarak görüyor. Stratejik ortağı değiliz. Tek başımıza maalesef gidemeyiz. Kendimizi ekonomik ve siyasî alanlarda kurumsallaşma sürecine adamamız gerekiyor.
Öyleyse ya AB üyeliği için gayret gösterin, ya da bütün sıkıntılarını göğüsleyip kendi tabanınızın isteğini yerine getirin. Türkiye karşıtlarının ekmeğine yağ sürmeyin. Türkiye’nin bir yandan elini kolunu bağlı hâle getirmeyin. Diplomasi, bayat kabadayı lâfları kaldırmaz.
Okunma Sayısı: 1450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.