"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mursi, Ortadoğu’da gerçek demokrasi için direnmek zorundasın

Ertan EFEGİL
06 Ağustos 2013, Salı
Cumhurbaşkanı Mursi ve Müslüman Kardeşler, aslında günümüzde tarihi bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Eğer Mursi ve Müslüman Kardeşler, darbeci generalleri geri adım atmaya zorlarsa, bölgedeki tüm halkın iradesi bölge siyasetine yansımaya başlayacaktır. Aksi takdirde vesayet rejimleri makyajlanmış olarak bölge üzerindeki hâkimiyetlerini sürdürecekler.
Mısır’daki gelişmeler herkesin gözü önünde cereyan ederken, aslında Tunus’taki gösterileri de dikkate almamız gerekiyor. Tabii Mısır’da Müslüman Kardeşlerin devrildiği bir ortamda Filistin’de Hamas da ciddi bir şekilde bölgesel gücün desteğinden mahrum kalmış olmaktadır. Suriye’de muhaliflerin geri adım atmaya zorlanması da, bölgedeki dengeleri, Batı, İsrail ve Suudi Arabistan gibi “petrol gelirleri üzerine oturan devletlerin” çıkarları lehine değiştirmeye başlıyor demektir.
Eğer Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidardan uzaklaştırılır ve darbeciler a, b, c planlarından birinde başarılı olursa, o zaman dışarıdan yönlendirilmiş seçimler sayesinde gelecek iktidarlar yeniden şekillendirilmiş olacaktır.
Sonuçta İsrail ve Batı kendi çıkarlarına uygun rejimlerin iktidarda kalmasını sağlarken, mevcut otoriter rejimler de küçük değişiklikler yaparak varlıklarını sürdürecektir.
Bu da halkın iradesinin siyasete yansımasını engelleyecektir. Belli kesim zenginliğini sürdürürken, diğerleri fakir kalmaya yeniden mahkûm edilecektir. Kısacası Ortadoğu jeopolitiğinde beklenen liberal ilkelere dayalı değişim yaşanmayacaktır.
Büyük Ortadoğu Projesi, görünüşte bölgede kalkınmayı, demokrasiyi, halkın refah seviyesini arttırmayı, bölgesel entegrasyonu savunuyor görünüyordu.
Ama asıl amaç Batının ve İsrail’in çıkarlarını korumaktı.
Bölge halkının da kendi geleceğine sahip çıkması gerekmektedir.
Bu nedenle Mursi ve Müslüman Kardeşler, darbeye boyun eğmemeli ve sivil itaatsizliklerine devam etmelidir.
Bir Tır sizin üzerinize gelebilir. Sizi ezebileceğini düşünebilirsiniz. Ama idealleriniz uğruna Tır’ın sizi ezmesini göze almalısınız. Tango ve Cash filminde olduğu gibi sizi ezmeden önce Tır’ın devrilmesi de sağlanabilir. Bu seçenek de son aşamaya kadar geçerlidir.
Mursi ve destekçileri de, Sisi Tırını Batı ve bazı bölge devletleri tarafından desteklenmesine rağmen devirebilirler.
Okunma Sayısı: 923
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • vicky

    3.11.2013 00:00:00

    merhaba hocam ,yazınızdan etkilendim.ama yorumcuların yorumlarından da...sizin bu yorumlara nasıl baktığınızı öğrenebilirmiyim acaba?

  • Bülenr BİÇER

    7.8.2013 00:00:00

    Mısırda darbeyi yapanlar marifetiyle insanlara ateş edildi ve yüzlerce masum insan katledildi.Artık darbecilerin eli kesin olarak kana bulandı.Bu aşamadan itibaren Mursi’ nin serbest bırakılması ve tekrar görevine iade edilmesi demek darbeyi yapanların idamını gerektirir.Darbecilerin artık başka çareleri yok, Mursiyi asmaları gerekiese asarlar artık geri dönüş imkansız.Kaos ve kansız bu tutumlarını değiştirmezler.İlmik zaten boyunlarında kimsenin ilmiği sıkmasına meydan vermezler.Artık binlerin ölümüne bir iktidar mücadelesi olur.Mursi taraftarlarına da yazık olur.Her kan kaosu ve antidemokratik tutumları perçinler.Mursi taraftarları artık evlerine dönmeli.Çözüm Bediüzzaman’ın müsbet hareket metodunda.Türkiye Ortadoğuda huzuru ancak Risale-i Nurla temin edebilir.

  • Bülent BİÇER

    6.8.2013 00:00:00

    Mursi ve taraftalarına haykırmak isterdim: Evinize gidin aşınızla işinizle çocuklarınızla işgilenin. Asrın müceddidi Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatından başlayarak Risale-i Nurları dem ve damarlarınıza yerleşene kadar okuyun okuyun okuyun. Ve cebbarların oyununa gelip TIRLARI altında evlatlarınızı feda etmeyin. Müspet harekette sabredin.Sandıkta demir yumruğu gösterin.Meydanlarda ölümüne direnin diye slogan atanlar samimi iseler kendileri yada evlatlarını kanlı meydanlara göndersinler.

  • bülent biçer

    6.8.2013 00:00:00

    Bu makaleye en güzel günün yorumu Prof.Dr. Ahmet BATTAL’dan
    Ay, güneş ve iktidar
    Başlıktaki güneş’in “g”sini büyük yazmadık. Zira öyle yazsa idik aşağıda anlatacaklarımız ile tezat oluşturacaktı.


    Prof. Dr. Ahmet BATTAL
    [email protected]
    İslam dünyası bir çıkış yolu arıyor. Modern çağa uygun bir İslam anlayışı ve tatbikatı bulmaya çalışıyor.
    İslam medeniyeti yeniden doğumun sancılarında kıvranıyor.
    Batı karşısında maddeten ve muvakkaten yenilmiş olan bu büyük ve semavi medeniyet biz arzlıların elinde arzîleşmişti. Arıza bizde idi, yoksa –haşa- vahiyde değildi.
    Bin yıllık taklit döneminin fikrî ürünleri bu atılım için yeterli değil.
    Yeni dönemde Batı ile yarışacağımız konulardan biri teknik medeniyet.
    Diğer alan ise sosyal medeniyet unsurları.
    Yani insan hakları, hürriyetler, sosyal düzen, sosyal adalet gibi konular.
    İslam dünyasının, Kur’an’dan, teknik medeniyet unsurlarını bulup çıkarmakta –şimdilik- mahir olmadığı açık.
    Aynı durum, maalesef, –yine şimdilik- sosyal medeniyet unsurları için de geçerli.
    Adalet dersini Kur’an’dan hakkıyla almış olsaydı, İslam dünyası böyle bir dağınıklık içinde bulunur muydu?
    Basiret ve feraset dersini imanından alan bir mü’min, kardeşi ile arasında fitne kaynağı olan zındıkları teşhis etmekte ve hilelerini bertaraf etmekte bu kadar zorlanır mıydı?
    Mesela;
    Hazreti Peygamber iman ve ahiret davasıyla ortaya çıktığında Mekkeli müşrikler onu kendi iktidarlarına rakip gördüler ve dünyaya talip olduğunu zannedip, peygamberlik iddiasından vazgeçmesi şartıyla -bir rüşvet gibi- bazı tekliflerde bulundular ya.
    O da, “bırakın Mekke yönetimine beni ortak etmeyi, bir elime güneşi ve diğer elime ayı koysanız yine hak davamdan vazgeçmem” dedi, değil mi?
    Bu olaydan alınacak çok ders var elbette.
    -Sebatın önemini anlatıyor.
    -Sadakatin ehemmiyetini de anlatıyor.
    -Ama en önemlisi de şu: Dünyevî iktidarın, Allah’a ve ahirete iman hizmeti yanında önemsizliğini de anlatıyor.
    Bu mühim hadiseden hakkıyla ders almış olsaydı, İslam dünyası kendi içinde bu kadar fazla iktidar kavgasına tutuşur muydu?
    Ay’ı ve güneşi Allah’ın milyonlarca kandillerinden biri olarak bilen bir mü’min bu iki kelimeye “büyüklük” verir mi? Bu iki kelimenin baş harflerini büyük yazar mı?
    İman davası yanında (ona nisbeten) aydan ve güneşten daha kıymetsiz olan iktidar için iman hizmetinden vazgeçmek kabul edilebilir mi? İman ve ahiret davasını ikinci, üçüncü mesele saymak nasıl izah edilebilir?
    İktidar için dostun kalbini kırmaya değer mi?
    Kudreti elden bırakmamak uğruna, mü’minin, kendi din kardeşinin kafasını kırıp patlatmaya hakkı var mı?
    İslam Peygamberinin çok önem verdiği sosyal barış “bencillikler” ve “bizcillikler”e kurban verilebilir mi?
    “Daha adil bir dünya için iktidarda mutlaka ben olmalıyım” ya da “biz olmalıyız” fikri kime ait?
    Peygamber’in Mekke’den Medine’ye devlet kurmak ve iktidar elde etmek için gittiğine inanan safdil dostlarınız yok mu, olmadı mı?
    İslam memleketindeki bu safdil dostları kandırıp kafalarını tokuşturan ve adeta birbiriyle vuruşturan fitnekâr zındıkları teşhis edebilecek basiret dersine hepimizin ihtiyacı var.
    Bu derse kısaca “iktidarın seçimle el değiştirmesi” deniliyor.
    İslam dünyası, bu dersin teorisini ve pratiğini asıl hocası olan Kur’an’dan alamadığı için Batı’dan alan, ama alırken de “bu alışveriş benim dinime uygun mu” endişesiyle ve “iki arada bir derede” kalarak kerhen alan “yarıaydın” ile dolu.
    Batı’yı ve her şeyini bâtıl bulup reddedenleri saymıyoruz bile.
    “Batı’nın kavramıdır” diyerek demokrasiyi reddetmeyi maharet sayanlar, isteseler de istemeseler de, bilerek veya bilmeyerek, iktidarın nasıl el değiştirmesi gerektiği hususunda, İslam’ın temellerini değil, bin yıllık saltanat dönemini örnek göstermiş oluyorlar.
    İktidar denilen şey, hakikatinde, bir tür zehirli bal olmasın!
    “İktidar mutlaka bende olmalı” diyen mutlakiyetçi zihniyet için öyle.
    “Millet tenvir ve irşad edilmeli ve dilediğini seçmeli” diyecek olanlar, hem bu dünyada hem de öte dünyada hakiki çiçek balı yiyecekler.
    Afiyetle...
    06.08.2013

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı