“Demek ki bu meydan-ı imtihanda olanlar, başıboş değiller; saadet sarayı ve zindanlar onları bekliyor.”
(Sözler)
Büyük mekânlarda yaşamak insanoğlunun vazgeçilmez tutkusudur. Böylesi gösterişli mekânlar, gücü elinde tutan muktedirler için her zaman elzemdir, vazgeçilmezdir. Zira mütevâzi bir hayat onlar için bir tükeniş ve yok olmak demektir.
Hindistan’da Taç Mahal, Fransa’da Versaille, İspanya’da Elhamra, İngiltere’de Buckingham, Avusturya’da Schönbrunn ve Türkiye’de Topkapı ve Dol- mabahçe Sarayları dünyadaki gösterişli ve büyük saraylardan sadece bazılarıdır. Bu ve benzeri sarayların çoğu, halen ayakta durmakla birlikte, meskûnlarının hiçbirisi hayatta değildir. Hiç kimseye de mülk kalmamıştır.
Hükümdarlar, krallar, padişahlar veya muktedirler, halktan uzak, korku ile şatolarda, kalelerde, saraylarda yaşamakla birlikte, aynı zamanda kendilerini de yalnızlığa mahkûm etmişlerdir. Varlıklarını ve güçlerini sadece buralarda koruyabileceklerini düşünmelerinden dolayı, yalnızlık kaderleri olmuştur. Bu durum esasında, onlar için zindanda yaşamaktan farksız değildir.
Bunların ortak özellikleri, şatafat, gösteriş, vazgeçilmez olma duygusudur. Tuhaf olan, olmadıklarında yerlerinin asla doldurulamayacağına inanmaları, halka da bunları bir şekilde inandırmalarıdır.
Tuhaf olan şu ki, böylesine büyük saraylar yapılırken hiç zorlanmayan, her türlü fedakârlığı yapıp hiç bir masraftan kaçınmayan ve bu alanda pek mahir olan insanoğlu, neden gönül sarayları inşâ etmede çaresiz kalır ve neden gönüllerde yaşamakta bu kadar çok zorlanır?
Bize lâzım olacak olan bu taş binalar değil, içerisinde bütün güzelliklerin ve bütün insanî duyguların barındığı, ummanlar kadar geniş olan gönül saraylarıdır.
“Karınca Firavun'un sarayını başına yıkar, baş aşağı atar… sinek Nemrud’u gebertip Cehenneme atar... bir mikrop en cabbar zalimi kabre sokar…” (Mektûbat)
Her biri birer kibir abidesi olan bu saraylar ile içerisinde oturan sahiplerinin de bir ömrü vardır. Hiçbirisi kalıcı ve baki değildir.
İşte Yunus’un “Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil.” sözlerinde anlamını bulan gönül, ne büyük bir saray ne büyük bir yapıdır.
Madem imtihan dünyasında yaşıyoruz ve madem başıboş değiliz o halde, Üstad’ın “O’nu tanıyan ve itaat eden zindanda da olsa bahtiyardır. O’nu unutan saraylarda da olsa zindandadır bedbahtır.” (Asay-ı Musa) dediği gibi, saadet saraylarını inşâ edip Allah’ın (cc) rızasını kazanmaya çalışalım.