“Beşer, zâhirî esbaba bakar; bazan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder.” (Kastamonu Lâhikası)
Adalet, gözleri bağlı, elinde terazisi ve kılıcı olan ”Themis” adlı bir kadın heykel ile temsil edilir. Gözlerinin bağlı olması adalette tarafsızlığı, elinde tuttuğu kılıç verilen kararların kesinliğini ve adaletin gücünü, terazi alınan kararlarda denge, eşitlik ve âdil olmayı, elindeki kitap kanunların âdil bir şekilde dağıtılmasını, kadın olması da bağışlayıcı olmasını ve vicdanı temsil eder.
Her ne kadar adalet, kanunlarda yer alan hükümlere göre sağlanmış olsa dahi, kanun ve kurallar tek başına adaletin tecellisi için yeterli değildir. Yargıçların baskı altında kalmadan tarafsız ve bağımsız bir şekilde karar verebilmeleri, ancak vicdanla mümkün olur. Zira vicdan karar vermede insana ne yapması gerektiğini söyleyen ve yanlış bir şey yapmaktan koruyan bir iç muhasebedir.
Nitekim anayasa 138. Maddesinde “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler” denilerek kararlarda vicdanın önemini ortaya koymaktadır.
Son zamanlarda mahkemelerimizde verilen kararlar, mağduriyetler meydana getirmiş, telâfisi mümkün olmayan neticeler doğurmuştur. Adalete olan güven sarsılmıştır.
Şimdilerde Arthemis’in gözünü bağlayan ve tarafsızlığı simgeleyen o siyah bez vicdanları susturmuş, kılıç hak arayanların korkulu rüyası olmuş ve terazi de yanlış tartar hale gelmiştir.
Hiçbir suç asla karşılıksız kalmamalı ve adalet mutlaka tecelli etmelidir. Suçlular da hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdır.
Fakat verilecek kararlar mağduriyetler meydana getirmemeli, kişi hak ve hürriyetler gözetilmelidir.
Haksızlıklara karşı duyarlı olmak insan olmanın gereğidir. İnsan olmanın gereği de adaletli ve vicdanlı olmaktır. Zira “Vicdan kalp penceresinden bakar. Akıl gözünü kapasa da vicdanın gözü daima açıktır. (Mesne- vî-i Nuriye)
Aklımız düşünüp öğüt almaya kapalı olmalı ki, her Cuma namazında okunan “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayasızlığı ve zorbalığı yasaklar. O size düşünüp tutasınız diye öğüt veriyor.” (Nahl Sûresi-90) âyeti kerimesindeki İlâhî ikaz, vicdanlarımızı harekete geçiremez olmuş. Şayet gerçekten dinleyip düşünebilmiş olsaydık, her halde vicdanlarımız sızlar, hukuksuzluklar asla yaşanmazdı.