"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hıristiyanlık adına yapılanlar saklanıyor

Dr. Aytekin COŞKUN
21 Nisan 2018, Cumartesi 00:47
İslamofobik hareketlerin İslâm algısı üzerine etkileri

İnternette ve sosyal medyada İslam adına yapıldığı iddia edilen bu tür terör olaylarını ve örgütlerini bulmak çok kolay iken, Hıristiyanlık adına yapılanlar ise her zaman olduğu gibi görünmeyen bir sır ile adeta dünyanın gözü önünden saklanır ve saklanıyor da. 

Fobi; herhangi bir şeye karşı duyulan tedirginlik, zamanla kişinin hayatını olumsuz etkileyen anormal algı bozukluğu ve bilinmeyenlere karşı korku olarak da tarif edilir. Bu algının, kişinin duygu âleminde kontrolden çıkıp, rahatsızlık ve hastalık haline dönmesine fobi denir. Ayrıca içsel sıkıntı ve depressif eğilime girmesi de beklenen gelişme olarak da tanımlanır. İslamofobi; kısaca İslâmî yaşantıdan kaynaklı korku algısını anlatır. İslâmın hayat felsefesinden, Müslümanlardan ve onların İslâmî tavırlarından korkma ve çekinme algısıdır.

ABD’de İkiz Kulelere 11 Eylül 2001’deki saldırıyla yeniden dünya gündemine taşınmıştır. İslâmiyeti yanlış tanımak ve anlamakla beraber, yanlı ve negatif propagandalar sonucu bu korku bütün dünyada taraftar bulmuştur. Tarihi köklerine bakıldığında ise, İspanya’da Endülüs’ün fethedilmesine kadar bu görüşün taze tutulduğu ve yeşertildiği söylenir. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilisenin propagandalarında da bu tarz söylemler ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlığa karşı sanki bir tehdit ve tehlike olarak algılanması temel belirleyici motif olmuştur.

Zındıka ve ifsat komitelerinin ÇALIŞMALARI

Ayrıca son yıllarda “İslamofobi” algısının, İslâm ve Avrupa Medeniyetlerinin kendi arasındaki ilişkilerin yoğunluk kazanması ile bazı odaklar tarafından yeniden popüler hale getirilmiştir. Özellikle, Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” makalesinde İslâm’ı Batı için ‘’Potansiyel Düşmanlık Odağı’’ olarak lanse etmesinin de önemli bir etkisi olmuştur. Bu makale, soğuk savaş sonrası, uluslar arası ittifak ya da ihtilâflarda belirleyici unsurun politik ve ekonomik göstergelerden ziyade, medeniyetlerin olacağını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte korku algısı anksiyeteye dönüşmüştür. Bediüzzaman’ın tabiri ile zındıka ve ifsat komiteleri kendi medeniyetlerinin üstün olduğu tezi ile harekete geçerek, İslâm dinine ve mensuplarına karşı gizliden savaş açmışlardır. Kendi varlıklarını koruyabilmek adına dünyaya ‘’İslâm’a karşı tedirginlik aşısı’’ uygulamışlardır. Bu da var olan korkuları daha da gün yüzüne çıkarmıştır. Pariste’ki Charlie Hebdo olayı sonrası ‘’Barış Yürüyüşü’’ bu gizli korkunun aslında dışa vurumudur.

NASIL ETKİLİYORLAR?

Peki, bu kara propagandayı yaparken nasıl etkili oluyorlar diye sorduğumuzda ise, sosyal medya, basın-yayın ve iletişim araçları üzerinden bu teori çok desteklenmektedir. Bu araçları çok iyi kullanarak kitleleri kendi inisiyatifleri doğrultusunda yönlendirebiliyorlar. Meselâ, IŞİD, Boko Haram, Eş Şebab, El Kaide, Hizbullah, ya da bir başkası, tırnak içinde ‘’İslâmî terör örgüt’’lerinin yaptıkları zulümleri kayda alıp sosyal medyada (Facebook, Youtube, Twitter) paylaşmaları kitleleri harekete geçirmek adına çok önemli bir yaklaşımdır. Algı oluşturmak, dünyaya sosyal medya üzerinden ‘‘Müslümanlar vahşi ve terörist yapıdadır imajı’’nı vermek istemeleri bunun göstergesidir. Bunun yanında yukarıda bahsi geçen sözüm ona “İslâmî Terör”ün ipliği pazara çıkartılırken, Müslümanları hedef alan, katliâm yapan, evlerine kundaklayan, kutsal mekânları basarak orada ibadet yapanları bomba ile, ya da makineli ile taradıkları hiçbir olay, sosyal medyada ya da basın iletişim araçlarında göremezsiniz. 

İŞTE O OLAYLAR

l Mısır’da El Ravda Camii’ne yapılan ve 309 Müslümanın vefat ettiği terör saldırısını üstlenen ‘’İsa’nın Oğulları’’ adlı örgütü bunlardan sadece biri. Hatırlayacağımız gibi, olay Cuma namazı sırasında meydana gelmiş, camiye önce canlı bomba saldırısı gerçekleşmiş, ardından silâhla içeride namaz kılan insanlar taranmıştı.

l ABD’deki Amerikan Milisleri ve Vatanseverler Hareketi, 1995 yılında Oklahoma City’de gübreden imal edilmiş patlayıcılarla yüklü bir kamyoneti havaya uçurmak suretiyle 169 kişinin ölümüne sebep oldukları terör eylemini duyan var mı?

l Afrika’da faaliyet gösteren Tanrı’nın Direniş Ordusu (Lord of Resistance Army) Hıristiyan teokratik devlet kurma isteği olan bir örgüttür ve yaptıkları birçok eylem ve saldırılarını duyan var mı?

l Tanrının Ordusu (God’s Army), Tanrı’nın Direniş Ordusu’nun yenilikçi kanadı olup Hıristiyan teokratik devlet kurma isteği yanıp tutuşan bir örgüttür, yaptığı eylemleri internet ortamında bulmanız mümkün mü?

l Nagaland Rebels, Hindistan’da Hinduların yaşadığı bölgede Hıristiyanların yoğunlukta olduğu yerlerde faaliyet gös- teren ve terör estiren bu yapıyı duyan var mı?

Gördüğünüz gibi ismini duymak şöyle dursun telâffuzu bile zor olan bu terör örgütlerini internette bulmak ya da bilgi alabilmek o kadar zor ki, adeta imkânsız. Burada dikkatinize vermek istediğimiz İslâm adına ya da başka herhangi bir kutsal şey adına yapılan hiçbir terör olayını o- naylamadığımızı söylemek isterim.

İSLÂMLA TERÖRÜ YANYANA KOYMA ÇABALARI

İslâm adına ve İslâmı kullanarak yapılan terör eylemlerinin internette İslâm’ı terörle yan yana koyma gayreti içinde olanların bu tavırlarını da onaylamıyoruz. İnternette ve sosyal medyada İslâm adına yapıldığı iddia edilen bu tür terör olaylarını ve örgütlerini bulmak çok kolay iken, Hıristiyanlık adına yapılanlar ise her zaman olduğu gibi görünmeyen bir sır ile adeta dünyanın gözü önünden saklanır ve saklanıyor da. En basitinden Myanmar’da yaşanan en canlı örnek ortada; hâlâ devam eden bu zulmü, Avrupa kökenli hiçbir barış ve yardım kuruluşları görmemiştir. Çünkü Hıristiyan terörünü hiçbir zaman hiçbir Hıristiyan devleti tarafından görülmemiş ve görüleceği de beklenmemelidir.

İŞLETİLEN ALGI

AGİT 2016 nefret suçları raporu; 57 devletin üye olduğu AGİT’in sadece 12 üyesinin Müslümanlara karşı işlenen nefret suçları ve söylemleri ile ilgili istatistikleri AGİT’le paylaştığı düşünülürse sorunun vahameti daha iyi anlaşılır. Kalan 45 devletten bu konuda tık yoktur, işte algı böylece işletilmektedir.

Ayrıca, inandıkları ve yaşadıkları yaşama tarzlarının değişeceği korkusu İslamofobi algısını körükler. İslâm, insanın hayat-ı şahsiyesine ve hayat-ı içtimaiyesine bakar ve insanlığın bütün yaşantısını organize eder, dolayısıyla inandıkları ve yaşadıkları gibi bir tarzı İslâm olarak görmek istemişlerdir. Pazar günlerine sıkıştırılmış bir ayin yâ da duâ ile yetinmek İslâmla bağdaşmaz. Bu da onların dünyasında kabul görmüyor, dolayısıyla İslâma karşı fobik bir takıntı içine giriyorlar.

MİZAHIN İÇİNE GİZLENEN DÜŞÜNCE

Ayrıca, Hıristiyan dünyasının yazar ve çizerleri, bu tarz düşüncelerini ortaya koymaları için teşvik ediliyor. Yani İslamofobiyi körüklemeleri için destek oluyorlar. Paris’te yaşanan Charlie Hebdo saldırısında bu tarzı ülkemizde de benimseyen gazetelerde de aynı algıyı görebiliyoruz, bu görevi tarz olarak benimsedikleri ve paylaştıkları için başarı ile yapıyorlar. İslâm dinine ve mensuplarına bazı Avrupa ülkelerinde (Danimarka) ve diğer şehirlerinde, mizah anlayışı içerisinde eleştirilerini ortaya koymaya, mizahla yaklaşarak vurmaya çalışıyorlar. Kabul edilebilir bir tarz gibi sunuyorlar. Mizahın içine gizledikleri ‘’Hakaret ve aşağılama duygularını’’ kamuoyunun algısına sunuyorlar. Hiçbir kutsala karşı Müslüman kesimden bir hakaret ve aşağılama olayını görmek ise mümkün değildir.

Ayrıca, siyasîleri kullanarak olayı biraz daha küresel hale getirmeye çalışıyorlar. Charlie Hepdo olayında 44 devlet başkanı ya da üst düzey devlet adamlarını yan yana getirerek bunu başardılar, aynı tarzda bir İslâm ülkesindeki terör eyleminde böyle bir yaklaşımı gören var mı? Hatırlayın 2011’de 70 kişiyi katleden Oslo canavarı Breivik için hiçbir siyaset adamı Oslo’ya gelmedi, yürüyüş yapmadı, demeç vermedi, neden? Çünkü katil Hıristiyan’dı yani kendilerindendi. “Halbuki o cereyan hem zalimane, hem tabiat-ı âlem-i İslâm’a münafî, hem ehl-i imanın ekseriyet-i mutlâkasının menfaatine mübayin, hem ömrü kısa, parçalanmaya namzettir.’’ Bediüzzaman bu tesbiti boşuna yapmamıştı. İşin aslı, İslâm’a karşı oluşmuş ya da oluşturulmuş fobik hareketlerin İslâm’a mal edilmesi. İslamofobi algısını bu şekilde canlı tutmaya çalışıyorlar.

Ayrıca, sosyal hayat ve insanî ilişkilerimizde de dış mihrakların uzantıları, eskiden irtica kavramının arkasına gizlenirlerdi. Köleleştirme ve kaynakları hortumlama planlarını İslamofobi olarak algılanmasını sağlayıp, irtica yaygarasını ve mahalle baskısını sıkça kullanarak İslâm’a atıfta bulunmalarını unutmadık.

Dizi: Op. Dr. Aytekİn Coşkun

[email protected]

 

 

Etiketler: islamofobi
Okunma Sayısı: 3645
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı