"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hicr Sûresi 65. âyetten dersler

Cemil Arıkan
28 Mayıs 2012, Pazartesi
Zaman zaman çeşitli vesîlelerle gündeme gelen yüz kızartıcı bir konu var: Eşcinsellik! Amerika Başkanı Obama’nın seçim yatırımı olarak eşcinsellere resmen evlilik serbestliği vaad etmesi ile yeniden gündemde yer işgâl eden bu insanlık ayıbı mevzû’ bize meşhûr Lût Kavmi’ni hatırlattı. Kur’ân-ı Kerîm’de “Kavm-i Lût” ve âkıbeti hakkındaki âyetleri mütalâa ederken Hicr Sûresinin 65. âyeti bir hayli dikkatimi çekti.

“Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.” 1
Şuarâ, Ankebût, Hûd, Kamer ve Hicr gibi sûrelerde Lût Kavmi ile Hz. Lût (a.s.) arasındaki mücâdeleler anlatılıyor. İlgili âyetlere göre Hz. Lût uzun seneler kavmini içine düştükleri ahlâksızlıktan, irtikâp ettikleri zulümlerden kurtarmaya çalışmış, fakat maâlesef kavmi onu dinlememiş, azıttıkça azıtmışlardır. Nihâyet Cenâb-ı Hakk’ın bu denî kavme verdiği mühlet bitmiş ve azap vakti gelmiştir. Bunun üzerine yukarıda bahsi geçen emir Hz. Lût’a tebliğ edilir. Hz. Lût (a.s.), kendisine tâbi’ olanlarla birlikte gece vakti orayı terk eder ve sabahleyin azap gelir. O beldenin altı üstüne getirilir ve Lût Kavmi’nin üstüne “balçıktan pişirilmiş taşlar” yağdırılır.2
Sâir Kur’ân kıssalarında olduğu gibi, Hz. Lût (a.s.) kıssasında da insanlar için sayısız ibretler, çıkarılacak dersler vardır. Bizim burada dikkat çekmek istediğimiz dersler, Hicr Sûresi 65. Âyette geçen-–özellikle—“Hiçbiriniz arkaya bakmasın” ifâdesidir. Âyeti okurken bu ifâde dikkatimizi çekince üzerinde bir nebze tefekkür etmeye çalıştık. Cenâb-ı Hakk, “arkanıza bakmayın!” emri ile hangi husûslara dikkatimizi çekmeyi irâde etmiş olabilirdi?
İşte aklımıza gelenler:
Öncelikle o beldeyi terk edenlerin geride bıraktıkları hısım-akrabaları, malları, kıymetli eşyâları ve-–belki de evlâtları—vardı. Nitekim Hz. Lût’un (a.s.) karısı da hâinliğinden dolayı azâba müstehak olanların, dolayısıyla geride kalanların içinde idi. İnsanın doğup büyüdüğü, içinde yaşadığı beldelere karşı bir muhabbeti, bir bağlılığı olması insaniyetin îcâbıdır. Bu yüzden gidenlerin geriye bakmaları ile helâk olan zâlim ve ahlâksızlara acımak gibi Allah’ın rızâsına muhâlif bir hâlet hissetmeleri muhtemel olabilirdi.
Bir başka hikmet, Allah’ın emirlerine uymak husûsunda hiçbir tereddüde yer olmadığının ta’lîm edilmesi olabilir. Eğer Allah bir şey emretmiş ise o emir hiçbir tereddüt eseri gösterilmeden yerine getirilmeli, insanı dünyâya ve hayâta bağlayan hiçbir şey kişiyi tereddüde sevk etmemelidir.
Bizi en çok düşündüren husûs da şu olmuştur:
Ma’lûmdur ki İslâm, “teslîm olmak, boyun eğmek, itâat etmek” ma’nâsına gelmektedir. “Teslîm olmak” ise, hiçbir menfaat gözetmemeyi; hiçbir kaygı, endîşe, tasa duymamayı gerektirir. Eğer insan gerçekten Allah’a teslîm olmuş, O'na îmân etmiş ise daha hiçbir dünyevî ve uhrevî endîşe o insanın elini bağlamamalı, aklını meşgûl etmemeli, semtine uğramamalıdır. Onun için bu âyet bize kendimizi, îmânımızı tartma, bir “nefis muhâsebesi” yapma ta’lîmi yapıyor diye düşünüyorum.
“Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar…”
Ya’nî “Allah’dan emir geldiği zaman gece mi, gündüz mü diye bakma. Zamânı mı, değil mi diye düşünme. Derhâl, hiç zaman geçirmeden emri yerine getir!”
“Sen de arkalarından git…”
Ya’nî “mes’ûliyetlerini yüklendiğin kimseleri kolla ve gözet. Onları aslâ boşlama, gözünün önünden ayırma, murâkabenden uzak tutma, ihmâl etme, arkada bırakma. Onları kurtarmak husûsunda kendilerini, nefsinden önde tut!”
“Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.”
Ya’nî “Eğer siz mü’mîn iseniz, Müslüman iseniz, Allah’ın emirlerine uymak husûsunda kimseden onay, tasdîk istemeyiniz. Hiç kimseden müzâheret beklemeyiniz. Bu iş ‘hak mıdır; maslahat mıdır’ diye düşünmeyiniz. ‘Bunu yaparsam bir şey kaybeder miyim, bir zarara uğrar mıyım’ diye endîşelenmeyiniz. Kâr-zarar hesâbı yapmayınız. ‘Hedefe ulaşabilir miyim?’ diye düşünmeyiniz.”
“Eğer zarardan emîn olmak istiyorsanız; eğer kâr etmek istiyorsanız; eğer hedefe ulaşmayı arzûluyorsanız, aslâ tereddüt etmeden emredileni yapınız; söylenen yoldan gidiniz; rehberinize tâbî’ olunuz. Bu takdîrde ‘emrolunduğunuz yere geçer gidersiniz.’ Matlûbunuza kavuşur, hedefinize ulaşırsınız.”
Evet. Yaptığı her işte günlük, hattâ ânlık menfâatini düşünen; “hazır bir dirhem lezzeti, ileride gelecek bir batman lezzete tercîh eden” 3; Allah’ın saâdet-i dâreyn için gönderdiği hakîkatleri “sönük aklı” ile tartmaya kalkan; makinanın mühendisinin, san’atkârının, ustasının yazdığı ‘kullanma tâlimâtını’ beğenmeyip kendi kafasına göre kullanmaya çalışan…
Elhâsıl; Âdem Aleyhisselâm’dan beri her yoldan çıktığında yeniden bir rehber göndererek doğru yola iletmeyi irâde eden Allah’ın dînini her def’âsında his ve hevesâtına, veya sönük aklına göre tahrîp ve tağyîr eden insan için ne kadar değerli bir rehber değil mi?
“Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.”

Dipnotlar:
1- El-Hicr, 65.
2- El–Hicr, 73 – 74.
3- Sözler; s:  135.

Okunma Sayısı: 2459
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı