"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medresetü’z Zehra, medreseden ziyade bir ruhtur

Caner KUTLU
22 Eylül 2017, Cuma
Öğretmeni yenen talebe -6-

Bugün küresel düzeyde eğitimde gelinen hedefler açısından, Toni Wagner, Global Achievement Gap adlı çalışmasında global ekonomide başarılı olabilmek için 7 temel beceriye sahip olunması gerekir, diyor: Eleştirel düşünme, işbirliği, zihinsel hareketlilik ve esneklik, inisiyatif alma, sözlü ve yazılı iletişim, veri analiz (ileride “Veri İşleme” demek de gerekebilir) ve tahayyül.

Katma değer katmanın “inovasyon” gereğinin hayal gücünün üretimi ve yükseltilmesine bağlı olduğu düşünüldüğünde Bediüzzaman’ın küçük orta ve ileri ölçekteki zihin eğitimi üzerinde hayalden başlayarak itikad boyutuna götürecek uygulamalarını da tartışmak elzemdir. 

Bunları gerçekleştirecek kaynağı tarihî bir örnek ‘Horhor medresesi’nden, temeli atılı bekleyen “Medresetüzzehra’yı yaşayan uygulamalar olarak” medrese-i Nuriye’lerde bulunabileceğini de hatırlatmak gerekecektir. 

Bediüzzaman’ın Medreset’üz-Zehra projesinin “dramatik” bir hikâyesi vardır. Önce bir Ezher örneği olarak (bir zamanlar İsmâilî Devleti’nin kalesi olan el-Ezher, Selahaddîn Eyyûbî’nin çabası ile günümüzde varlığını hâlâ devam ettiren geleneksel Sünnî bir okula dönüştürüldü) düşünülüp sonra mahalli bir yeni tasavvur ile bir anda bölge ve tarihî bir medeniyet merkezi fikri ile Kürtlerin kurtuluş reçetesi ve ehl-i İslâm’ın merkezi bir projesi şeklinde Abdülhamid’in karşısına gelir; başarısız bir ilk adım olarak bu teşebbüsten sonra kaderin cilvesi ile Sultan Reşad tasarrufuyla somutlaşır, büyük törenle temeli atılır. Sonra bir tarih kırılması yaşanır; Birinci Harb-i Umumî vesilesiyle proje durur ve binadan tekrar bir “fikre” döner. Bugün neredeyse tamamen “teorik” olarak (bazen de retorik!) Nur Talebelerinin zihinlerindeki yerinde durmaktadır. 

Abdülhamid’in modern okullarıyla başlayan süreci Cumhuriyet “millî eğitim” projesi ile devam ettirecekti. Bu arada Anadolu’nun “yerel” folklorik unsurlarını ortaya çıkarıp bunlara Batı’nın klâsik formlarıyla yeniden “hayat vermek” hedefiyle Köy Enstitüleri ve Öğretmen okulları kurulacaktı. Bu o kadar önemlidir ki Köy Enstitüleri kurucusu olan İsmail Hakkı Tonguç için “eğitimimizin Atatürk’ü” denecektir.

Köy Enstitüsü projesinin fikri arka planında, 1924 yılında Türk Eğitim sistemi için rapor hazırlayan John Dewey ve ayrıca William James gibi filozofların pragmatist felsefesi olduğu söylenebilir. Köyün içinden köye öğretmen yetiştirme hedefini güden bu kurumlardan 17 bin kadar köy çocuğu öğretmen olarak yetişmiş ve geniş bir kitleyi bunlar eğitmişlerdir. Bu kurumlar teorik bilginin yanında pratik uygulamaya da önem vermiş; makine kullanımı, hastalıkla savaş, kooperatifçilik ve hayvancılık gibi birçok konuda köylüyü eğitmişlerdir. Köy Enstitüleri arka planlarında var olan pragmatizme uygun eğitimlerinin yanında, Cumhuriyet “merkez”inin ideolojisini; köyde, imamın yerine Cumhuriyet’in yetiştirdiği öğretmeni önder yaparak yerleştirmeye çalışmışlardı. 

Medresetüzzehra tam bu sırada yeni bir umut olabilecekken -ki Bediüzzaman Celal Bayar nezdinde tekrar bir teşebbüste bulunmuştur- bir kez daha tarih projeyi somutlaştırmaz ve artık “medrese-i Nuriye”ler eliyle Anadolu tenvir edilmeye çalışılır. “Medrese-i Nuriye”ler bir anlamda “Medresetüzzehra”nın bir diğer küçük kardeşi olarak” halk eğitimi” unsurunu gerçekleştirerek, gelecek için projenin gerçekleştirilme umudunu canlı tutmaya çalışmaktadır. Elbette Medresetüzzehra binadan çok bir ruhtur; Üstad, Erzurum’da bir üniversite açıldığını duyduğunda, bunun ileride aynı ruha hizmet edeceğini düşünerek çok sevinmişti.

Bugün durum ise, Yıldıray Oğur’un söylediği şekildedir: Kemalistlerin hayal ettiği gibi “Mahallenin ethosunu okulun temsil ettiği logosa” dönüştürememiş, mahalle kendi okullarını kurup ethos-logos sentezi bir kimlik üretecek imkâna kavuşmuştur. 

Ancak Selçuk Şirin bir “yeniden dönüş” peşinde.  Şöyle açıklıyor: 

“Şu an tüm dünyada eğitim alanında ciddî bir konsensüs var. O da okulların artık yaparak öğrenme ortamına geçmesini, bilgi aktarma kuruluşları olmaktan çıkmasına dayanıyor. Kimisi bu modele ‘maker’ yani ‘yapma modeli’ diyor bu yüzden. Modelin özünde yatan prensip çocukların hayal gücüne inanmak ve onlara hayallerini gerçekleştirmek için cesaret vermek. Tahmin edeceğiniz gibi, bu modelde çocuklara doğrular bir hap gibi ezberletilmiyor. Onların kendi doğrularını bulmalarına yardımcı olacak bir özgürlük ortamı olmadan zaten yaparak öğrenmek mümkün değil. Eğer bu model size de aşina geliyorsa bunun bir nedeni var. Çünkü Türkiye bu anlattığım modeli biliyor. Hatta pek çok ülkeden evvel biz uygulamışız bu modeli.”

Yani garip bir şekilde dünya dönüp dolaşıp eğitimde reform yapa yapa bizim Köy Enstitüleri modeline geri döndü... diyor. O halde fen bilimleriyle din ilimlerinin füzyonu ile (ki, uygulama hedef ve biçimleri farklı olsa da ‘yenilenmiş’ Köy Enstitüleri ile Medresetüzzehra modelinin kesişim noktaları olduğunu da kabul etmek gerek; yani buradaki ‘öğretmeni’ tamamen atmak mümkün değil) zihnî ve pratik yepyeni uygulamalar geliştirebilecek “öğretmeni yenen talebe” için Medresetüzzehra projesi yine de esaslı bir geri dönüşü (teoriden pratiğe) hak ediyor olmalı. 

Okunma Sayısı: 4930
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı