Üniversite hayatımı severim. Sevdiğim içinde kısa yoldan mezun olmadım… Sanat okulunu bitirip mühendislikte buldum kendimi.
Sanat Okulunda matematik dersi bizim zamanımızda seçmeliydi ve yanlış hatırlamıyorsam üç beş kişi seçmişti. Haftada iki saat görürdük ve düz lise mezunu ile mücadele etmemiz çok zordu. Üniversitede Yüksek Matematik diye bir ders vardı. 2. seneyi okurken bununla tanıştım ve oldukça yüksekti.
Türevden bahsediyordu hoca, türev ne derken integrale geçti... İntegral ne derken çift katlı integrale girdiler. Düz liselerden gelen arkadaşlar için oldukça kolaydı bu konular.
Arkadaşlara soruyordum;
- Türev ne?
- Oooo çok kolay… İntegralin tersi…
- İntegral ne?
- Oda türevin tersi…
İşte ters düz olmuş bir haldeydim… Tam beş sene Yüksek Matematik dersi aldım, fakat bir adım ileriye gidememiştim. Bir gün Yüksek Matematik vizeleri asılmış dediler, listeye baktım. Tekrar kalan öğrenciler ben dâhil 01 ile 02 arasında notlar almıştı. Şerafettin içimizde en yüksek notu (15) almıştı. Güle güle yanıma geldi, ama nasıl gülüyor;
”Ulan on beşiniz toplansa benim kadar matematik anca biliyonuz…” diyerek...
Bir gün Yüksek Matematik ne olacak diye düşünerek Zafer’de dolaşırken kitapçının vitrininde “Çözümlü İntegral teknikleri” diye bir kitap gördüm. Alıp eve geldim. Açıp kitabı konsantre bir şekilde kitabı incelemeye başladım.. Ve anlamaya başladım... İntegrali ve Türevi... Bazı kurallar vardı onları bilmek gerekiyordu. Gözümüzde büyüttüğümüz gibi zor değildi. Anlamaya başlamıştım ve artık problemleri kolayca çözmeye başlamıştım.
Yüksek Matematik dersini beşinci senenin sonunda geçtim ve zaten çok dersimde kalmamıştı arkasından okulu da bitirdim.
Benim asıl anlatacağım konu bunlar değildi giriş bölümüydü sadece...
Beşinci sene tekrar dersindeydik. Hoca sınıfa girerken kapıdan ilk defa Yüksek Matematik dersini alan öğrenciler girdi. Ders bu arada ikinci sınıftan 1. Sınıfa inmişti zannedersem. Yani okulun birinci sınıflarıydı içeriye girenler. Yanımda Galip oturuyordu.
- Şef! Bu çocuklar biz üniversiteye kayıt olduğumuzda ilkokulu yeni bitirmişlerdi” dedim.
Galip bir ders boyu öyle oturdu. Konuşmadı dersi de dinleyemedi. Zil çaldığında bana döndü;
- Şefim o söylediğin çok zoruma gitti bana bir daha öyle bir şey söyleme…” dedi.
O sene Galip ve ben son kez Yüksek Matematik dersini aldık... İkimizde geçtik…