Bir kardeşimiz, “Üstadımız ‘hatme-i hacegân tarzında’ cüz okuma sisteminden bahsediyor. ‘Hatme-i hacegân tarzı’ nedir?” diye soruyor.
Hatme-i hacegân’ın Risale-i Nur’da geçtiği pasaj şöyle:
“Risale-i Nur’un buradaki has talebeleri Ramazan-ı Şerif’te, herbiri her günde bir cüz’ünü sizin ile beraber okumak ile, Ramazan’ın her gününde bir hatme-i Kur’âniye olarak, manevî ve çok geniş bir mecliste, Isparta ve Kastamonu’yu ihata edecek bir dairede halka tutan Risale-i Nur Talebelerinin ve o dairenin merkezinde sizler bulunmak cihetiyle Risale-i Nur şakirdlerinin etrafınızda olarak; Nakşî’de hatme-i hacegân tarzında, fakat çok büyük bir mikyasta Risale-i Nur’un bütün şakirdleri manen hazır ve o dairede bulunuyor niyetiyle, tasavvur ile okunmak...” (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 63)
Hatme-i hacegân’ın tarifine gelince: Nakşi tarikatında başında ve sonunda okunan Fâtiha Sûresi Kur’ân’ın özeti ve hatmedilmesi gibi sayıldığı için bu zikre hatme-i hâcegân denilmiştir.
Hatme-i hacegân şöyle yapılır: 25 istiğfar, 7 Fâtiha, 33 salâvat ve Nakşibendî-Hâlidî silsilesi okunduktan sonra 7 Fâtiha, 100 salâvat, 500 “yâ bâki ente’l-bâki” duâsı, 100 salâvat okunur. 7 Fâtiha daha okunduktan sonra hatm-i hâcegân duâsı yapılır. (Es‘ad es-Sâhib, Nûrü’l-hidâye, s. 23; Muhammed el-Hânî, s. 114)
Hatm-i hâcegân her gün sabah akşam iki defa uygulanır; bu mümkün olmazsa Pazartesi ve Cuma yahut Salı ve Cuma günleri olmak üzere haftada iki defa yapılması da yeterli görülmüştür.
Hatme-i hacegân tarzında cüz okumakla ilgili şu dipnot da yer alıyor: Vilayet, kaza, nahiye ve köylerde Risale-i Nur’un yeni ve eski has talebelerinden herbiri, Ramazan’ın her gününde, Kur’ân-ı Kerîm’in birer cüz’ünü okuyorlar. Böylece o memleketlerde, Üstadları Bedîüzzaman Hazretleri’nin bu çok sevablı ve nurlu tavsiyesine ittiba ederek, Ramazan’ın her gününde bir hatme-i Kur’âniye yapmak nimet-i uzmasına nail oluyorlar. (Bediüzzaman, Ramazan İktisad Şükür, s. 22)
Şirket-i maneviyenin sırrı şudur: “Risâle-i Nur dairesinde, ihtiyârımız olmadan, haberimiz yokken takarrür ve tahakkuk eden şirket-i mâneviye-i uhreviye cihetiyle herbir hakîki sâdık şâkirdi, binler diller ile, kalbler ile duâ etmek, istiğfar etmek, ibâdet etmek ve bâzı melâike gibi kırk bin lisân ile tesbih etmektir.” (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, Enstitü/internet, s. 200)