Peygamber Efendimiz (asm), “Ben-i İsrail yetmiş iki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir.” “Bu fırka hangisidir?” diye soruldu.
“Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!” (Tirmizi, İman 18/2641)
Ehl-i necat olan fırkayı bazıları kendi ekolüne, tarikatına ve cemaatine vermekte, diğerlerini atmaktadır.
Halbuki “Rafiziye, Mürcie, Mücessime, Kaderiye” gibi 72 batıl ve sapıtmış fırkalar çıktı. Yalnızca, “Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şey” diye tanımlanan Ehl-i Sünnet, Sünnet-i Seniyye üzerinde olanlardır.
Yani, Sünnet-i Seniyyeyi esas alan ve hayatını ona göre düzenleyen bütün hak tarikler, cemaatler, ekoller, yani Ehl-i Sünnet ve-Cemaat dairesinde olan geniş yelpazede yer alanlardır.
Bediüzzaman, bu hususu şöyle açıklar: “Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadâkatle girenlerdir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 88-89.)
Yani, sadece Nur Talebeleri kurtulmayacaktır!
- Hakikî ehl-i iman: Nerede bulunursa bulunsun hakikî imanı, tahkikî imanı elde edenler kurtulacaktır.
- Ehl-i tevekkül: Gerçekten herşeyin Allah’tan olduğuna inanan ve Allah’ın koyduğu sebepler kanunlarına, Sünnetullaha, adetullaha, tabiat kanunlarına, kısaca fıtrî
- Ehl-i rıza: Amelinde, dünyevî, uhrevî bütün işlerinde, faaliyetlerinde, ibadetlerinde yalnızca Allah rızasını esas maksat yapanlar kurtuluşa ereceklerdir.
Bunlar Ehl-i Sünnet her cemaat, her tarikat, her ekol, her hizmet grubu içinde bulunurlar.
- Ve “Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadâkatle girenlerdir.”
Zira, Risale-i Nur, hakikî, tahkikî imanı kazandırıyor, gerçek tevekkülü öğretiyor, her işini yalnız Allah rızası için yapmayı talim ediyor.
Tabiî ki, Risale-i Nur’a sadâkatle bağlı olanlar kurtuluşa erecektir.
Zira, her mesleği öğrenmek ve devam ettirmek sadâkate bağlıdır.
Çocuk, anne-babasına sadâkat gösterirse hayatını devam ettirebilir.
Okul, fakülteyi bitirip başarılı bir meslek sahibi olanlar ona sadâkat gösterenlerdir.
Hastalar “hazik ve mütedeyyin” doktorlarına sadâkat gösterirlerse iyileşirler.
Öğrenci, hocasına sadâkat gösterirse başarılı olur.
Şeyhine sadâkat gösteren mürid kazanır. Ve Peygamberine sadâkat gösteren ümmet ehl-i necat olacaktır.
Bunlar da, “Hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadâkatle girenlerdir.”