Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin te’lif ettiği Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı’nı okuyan, okutan ve hayatına rehber yapan kişiye Risale-i Nur şakirdi ya da talebesi denir. Şakird de talebe demektir. Yani, Kur’ân’ın hakikatlerini hayatıyla yaşayan ve neşreden demektir.
Risale-i Nur’a mensubiyetin üç ana dairesi vardır. Bunlar; dost, kardeş ve talebe dairesidir. En yüksek mevki talebelik makamıdır. “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin” 1
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Talebe Kur’ân-ı Hâkimin dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebattardır” … “Her sabah ismiyle, bazen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur” 2 “Bir Talebe yüz dosta müreccahtır” 3 demektedir. Talebeliğin de dereceleri vardır. En üst derecesi de ‘Hakikî ve has talebe’ olmaktır. Risale-i Nur’un satırlarında sıkça rastladığımız “Risale-i Nur’un hakikî şakirtleri” “hakikî Talebeleri” “Has talebeleri” gibi ifadeler dikkat çekmektedir. Bu durumda, her Nur mensubunun bu dereceyi yakalama gayreti içinde olması lâzımdır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin şu ifadeleri hakikî Nur Talebeliğinin ehemmiyetini ve vazifesini ortaya koymaktadır: “Risale-i Nur’un hakikî şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittiba-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebairdeki takvalarında, Kur’ân hesabına vazifedar sayılırlar” 4 “Her şakirdin vazifesi, yalnız kendi imanını kurtarmak değil, belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da, hizmete ciddî devam ile olur” 5 Risale-i Nur’un meslek düsturlarına harfiyen ittiba edenler ve hayatının en mühim vazifesi bilenler, hakikî Nur Talebeliğine liyakat kesb ederler. Evet, “Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil, fiyat olarak o şakirdlerden tam ve halis bir sadâkat ve daimî ve sarsılmaz bir sebat ister” 6
Çünkü “Risale-i Nur Şakirdlerinin meşgul oldukları vazife, ruy-i zemindeki bütün muazzam mesailden daha büyüktür” 7 Bu durumda, Risale-i Nur Talebeliğinin vazifesinin büyüklüğü idrakinde olmalı ve çok ciddî çalışılmalıdır. Hem de Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin ve Risale-i Nur’un makam ve mevkiini de çok iyi anlamalı ve kabul edilmelidir.
Hakikî Risale-i Nur Talebeliğinin ana maddelerinin başlıklarını kısaca şöyle sayabiliriz: Enaniyetten kaçınmak, tevazu ve mahviyet sahibi olmak, uhuvvetkârane tesanüd etmek ve kardeşleri tenkit etmemek, iktisadı ve ihlâsı esas tutmak, tama ve hırs göstermemek, istiğna kaidesine riayet etmek, riyadan sakınmak, iman hizmetinde korku duymamak, tembelliğe düşmemek, Risale-i Nur’a perde olmamak, gücenmemek, küsmemek, birbirinin kusuruna bakmamak, affedici olmak, su-i zan etmemek, Risale-i Nur’a ve Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ne sadâkat, sebat ve metanetle bağlanmak, iman hizmetini herşeyin üzerinde tutmak, Risale-i Nur’a hizmeti en birinci vazife bilmek, mümkün oldukça namahreme bakmamak, şer’i meşvereti esas tutmak, Risale-i Nur derslerini ihmal etmemek, müfritane irtibat içinde olmak, Kur’ân’ı öğrenmek ve öğretmek. (Hizmet Rehberi, s. 10) Bütün bu esasların tafsilatını başta Hizmet Rehberi olarak Risale-i Nur Külliyatı izah etmektedir. Bu esaslara riayet edenler hakikî Nur Talebesi sınıfına dâhil olur inşaallah. Bu sayede, “imanla kabre gireceğine Ashab-ı Cennet olacağına gayet kuvvetli senetler olduğu” 8
Ayrıca, “Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirdlerinin mabeynlerindeki düstur-u esasi olan iştirak-ı amal-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve sadık tesanüd sırrıyla her bir halis ve hakikî şakird, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dilleriyle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara karşı, bin dil ile mukabele eder. Necata müstehak olur inşaallah” 9 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu manalar istikametinde her Nur mensubuna “sebat etsinler, talebe dairesine girmeye çalışsınlar” 10 demekte ve şu ikazı yapmaktadır:
“Dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Her bir saatiniz, bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir. Biliniz ki, elinizden kaçmasın.” 11
Velhasıl, Ümmet-i Muhammedi (asm) sahil-i selâmete çıkarmak gayretinde ve mes’uliyetinde olan Risale-i Nur’un hakikî şakirdlerine Nur kâfidir, onlarda kanaat etmeli, Risale-i Nur’dan başka nur aramamalıdır. Lem’a-yı İhlâsın düsturlarına riayet ederek, hakikî ihlâsın sırrını kendisinde yerleştirmelidir ve bu zamanın farz vazifesi olan İttihad-ı İslâm’a zemin hazırlamalıdır.
Dipnotlar:
1- Mektubat 335.
2- age. 335.
3- Barla Lâhikası 328.
4- Kastamonu Lâhikası 191.
5-age. 208.
6- age. 127.
7- Emirdağ Lâhikası 71.
8- Kastamonu Lâhikası 273.
9- Sikke-i Tasdik-ı Gaybi. 199.
10- Barla Lâhikası 341.
11- Mektubat 504.