Abdullah Tivnikli Vakfı himayesindeki İstanbul Eğitim ve Araştırma Merkezi (İSAR)’ın Sosyolog Doç. Dr. Zübeyir Nişancı öncülüğünde yaptığı 1. TGSS Araştırmasının sonuçlarını paylaştığımız “İSAR’ın TGSS’si takke düşürdü” başlıklı yazımızı şu bilgilerle bitirmiştik:
“Türkiye’de en çok güven duyulan kurumlar ordu (%72) ve polis teşkilâtı (%59) iken, siyasî partiler (%8) ve dinî cemaatler (%12) gibi yapılara olan güven oldukça düşük çıkmış. Bu bilgi ile takke yana eğildi… En çok güven duyulan meslek grupları öğretmenler (%67) ve doktorlar (%66) olarak öne çıkarken, siyasetçiler (%6) toplumda en düşük güvene sahip grup olmuş. Ve takke düştü!”
İktidarla hiçbir meselesinin ve iktidara karşı bir duruşunun olmadığını herkesin bilebileceği bir Vakfın araştırmasında siyasî partilere duyulan güven %8 ve siyasetçilere duyulan güven %6 oranında çıkıyor.
Bu sonuç bilhassa iktidar açısından elbette “Takke düştü, kel göründü” dememizi gerektiriyor. Zira sorumlu bütün siyaset, ama bilhassa muktedir siyaset.
Fakat muktedirlerden birileri hemen takkeyi başına koyup “iyiyiz” teranelerine devam etmeyi başarıyor.
Nitekim sonraki gün TÜSİAD’a “muhalefet ettin, radara girdin” denmesi de bunu gösteriyor.
***
Halbuki geçen Çarşamba günü Baş Ombudsman Mehmet Akarca da AKMHP’nin takkesini düşürmüştü:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumunun Başkanı Kamu Başdenetçisi Mehmet Akarca TBMM’de Dilekçe ve İnsan Haklarını İnceleme Karma Komisyonu’nda sunum yapmış ve şunları söylemişti:
“2024 yılında yapılan şikâyet başvuruları konu bazlı değerlendirildiğinde en fazla başvuru yüzde 22,93 ile adalet, millî savunma ve güvenlik konu başlığı altında kurumumuza ulaştı. Kamu personel rejimi bağlamında yüzde 21,47; eğitim öğretim, gençlik ve spor alanında yüzde 8,45; mahallî idarelerce yürütülen hizmetler kapsamında yüzde 7,28; çalışma ve sosyal güvelik alanında yüzde 7,04; ekonomi, maliye, vergi alanında ise yüzde 5,23 oranında başvuru yapıldı. Kurumumuza 2024 yılında ulaşan şikâyet başvuruları, şikâyete konu idare kapsamında değerlendirildiğinde yüzde 18,68’lik oranla Adalet Bakanlığı’nın ilk sırada olduğu tespit edilmiştir.”
Dikkat edelim ki bu kurum yasama organına bağlı faaliyet gösteren bir tür denetleme organı. Yani yargı organı değil, ama yürütme organı da değil.
Söylediklerinin, asıl gerçeğin su üstündeki bir kısmı olduğunu da hatırlatalım. Zira yargının zaten bağımsız olduğu ve kendi iç denetimi ile hareket ettiği varsayımı sebebiyle yargı faaliyetleri bu kurumun ilgi alanında değil.
Ama buna rağmen bu sonuç ortaya çıkıyor.
***
Şimdi Hükümetin, “Biz bu vahim tabloyu hangi hatalı icraatımızla ortaya çıkardık” diye durup düşünmesi ve hatta takkesini önüne koyup düşünmesi lâzım, ama nerede o hükümet?
Hükümet ve Saray yine, yargıyı ve adliyeleri alet ederek muhalefeti dizayn etme peşinde.
Son dönemde CHP Kurultayı üzerinden koparılan fırtına ve operasyonel icraat, muhalefetin baskısını hafifletmeye yönelik bir manevra. Bunun böyle olduğu irrasyonel oluşundan belli.
Millet ise muhalefetin artık bir varlık göstermesini sabırla bekliyor.
Hem de “Allah’ım bana sabır ver, ama hemen ver!” diyerek…