Anadolu Ajansı R. T. Erdoğan’ın yazdığı söylenen “Daha Âdil Bir Dünya Mümkün” adlı kitabın Pazartesi satışa çıkacağını duyurdu. Haberde kitapla ilgili olarak “müstakil olarak kaleme aldı” bilgisi verildi. Biz bu “müstakil”lik meselesini tam anlayamadık.
Sabah Gazetesi, kitabın haberini, “Başkan Recep Tayyip Erdoğan kaleme aldı!” başlığı ile verdi. Yani bilgi net: Bu kitabı Erdoğan bizzat kaleme almış. Hem de “cumhurbaşkanı” değil “başkan” olan R.T. Erdoğan.
Yeni Şafak ise “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni kitap” dedi. Yani bilgi dolaylı: Cumhurbaşkanının bu kitabı “ilk kitabı” değil gibi sanki.
İlk değilse kaçıncı kitap olduğunu tam da bilemiyoruz, belki de hakikaten daha önce yazmıştır.
Ama Erdoğan’ın, görebildiğimiz kadarıyla bilgiyle dolu ve fakat nedense atıf ve dipnot içermeyen böyle bir kitabı yazmaya vakti var mıdır, şüphedeyiz.
Pandemiyi bu şekilde mi fırsata çevirdi?
O yazmadıysa kim ya da kimler yazdı? Başkaları yazdı da Erdoğan okuyup onay verdiyse neden o başkalarının adı kitapta görünmüyor da sadece “Erdoğan’ın kitabı” oluyor?
Meselâ aynı günlerde, Emine Erdoğan Hanımefendi “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” isimli “çok yazarlı” kitabın tanıtımını ve reklâmını yaptı. Kitabın içinde de tanıtımında da editörlerinin ve yazarlarının hepsinin isimleri var. Olması gerektiği gibi.
Ama Erdoğan’ın kitabı denilen kitap için durum galiba pek de böyle değil. Ve şüphelenmekte şimdilik haklıyız.
Yayınlanıp da tahlilleri yapılınca bu soruların cevaplarını hep birlikte göreceğiz. Bu yönünü o zaman konuşuruz.
Biz şimdi kitabın adı ve dolayısıyla içi için bir şeyler söyleyeceğiz.
Daha âdil bir dünya elbette mümkün.
Ve daha âdil bir dünyayı istemeyecek kimse olamaz. Hatta zalimler bile adalete itiraz etmez. Çünkü çoğu zulmü zulüm diye yapmaz. Zulüm yapanlar da kendince buna gerekçe bulur.
Ama bilhassa dünyanın bize yakın kısımlarında daha âdil bir düzen istiyorsak önce Türkiye’yi daha âdil bir Türkiye haline getirmeli değil miyiz?
Bunun için ise adı “Adalet ve Kalkınma” olan partinin iktidarında adalet istatistiklerimizin iyiye gidiyor olması lâzım. (Kastettiğimiz şey sadece adliyelerin ya da cezaevlerinin fizikî kalitesi değil.).
İnsan haklarının iyiye gidiyor olması lâzım. İnsanî gelişmişlik endekslerinde Türkiye’nin yukarılara tırmanıyor olması lâzım.
Oysa bu konularda kötüye gittiğimiz açık.
Yani “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” durumunda gibiyiz.
Üstelik bu halimiz “bizi bu hallere …öcüler düşürdü” deyip topu çatıya atarak üstünden geçilecek bir konu değil.
Herkes biliyor ki şimdi …öcü denilenlerden suçlu olanlara bu suçları işleme fırsatını şimdi iktidarda olanlar verdi ve Türkiye’yi bu hale birlikte getirdiler.
Tövbe, istiğfar ve nedamet şart, ama bu saatten sonra yetmez.
Önce mutfak âdil olacak. Herkesin adını kitaba yazacak!