Senelerce mülâkatla elaman alındı.
Bu sebeple itirazlar arş-ı a’laya yükseldi. Yani kendine haksızlık yapıldığını söyleyenler beddua üstüne beddua ettiler. Çünkü bunlar, imtihanda aldığı puan çok yüksek olduğu halde, mülakattaki puanı düşük verildiğini ve haksızlığa uğradığını düşünüyorlar.
Sosyal medyada yüzlerce örneği önümüze düştü. İnsan tabii huzursuz oluyor. Hak yemenin kötülüğünü bilen biri olan, kul hakkı olduğuna inanan biri olarak üzülmemek mümkün değil.
Nihayet seçimlerde, bu uygulamadan vazgeçileceğini bizzat Cumhurbaşkanı ifade etmişti. Yani söz vermişti. Ama Milli Eğitim Bakanı, mülakatın devam edeceğini; çünkü öğretmenin ‘anlatma özelliği var mı, bunun ölçülmesi’ gerektiğini söyledi.
Gayet samimiydi. Görüşü mantıklı gibi görünse de yine haksızlıkların kaynağı olabilecek bir uygulama. İyi anlattığını düşünen aday, itiraz edip, tekrar inceletebilir. Ama “iyi” diye düşündüğü anlatım kendine göre, jürinin başka türlü değerlendirmesi pekala mümkün.
Ki diğer öne geçen adaylar gerçekten, çok iyi mi anlattı yoksa torpilli olduğu için mi iyi aldı? Nerden bilinecek? Yani yine itirazların olabileceğini, yine feryatların devam edeceğini gösteren bir uygulama olacak.
Bu uygulamaya gerek var mı? Yok. Çünkü adayların hepsi, senelerce okuyor. Aday olarak okullara gelip, staj yapıyorlar. Mezun olduklarına göre görev yapabilecek ehliyete sahipler demektir.
İmtihan niye? Fazla aday olduğu için, eleme yapılacak. Mülakat niye.
Eğer öğretmenlerde eksiklik görülüyorsa, yetersizlik tespitleri varsa, olabilir. Okullarda iyileştirme yapılsın. Eksiklikler tamamlanacak şekilde eğitim-öğretim değiştirilsin. Adayların yaptığı stajlar ciddi yapılsın. Bir öğretmen değil, en az üç öğretmen (komisyon) dinlesin ve değerlendirsin. Sorumlu olduğu fakülte hocaları işini yapsın. İşini ciddiye alsın. Bunların okullara geldiğini görmedim. Okullara gelsinler işlerini yapsınlar. Öğretmenlik yapamayacak kimselere, geçer not vermesinler.
Cumhurbaşkanına, seçimde verdiği söz hatırlatıldı. O da “Gereği yapılsın” dedi. İnşallah yapılır. Müslüman hak, hukuk yemez. Herkesin kimliğine bakmadan, hakkını-hukukunu gözetir. Müslüman sui zanna sebep olacak yanlış uygulamalardan da kaçınır. Müslüman en büyük mahkemede (mahkeme-i kübrada) hesaba çekileceğini bilerek işini yapar. Yapmalıdır. Onun için hesaba çekenlerden, eleştirenlerden memnun olur. Yanlışından döner.