İzmir Karşıyaka’dan Ahmet Tunay: “1- Bayramın birinci günü kurban kesmeyin hilâl görünmeyebilir diyenler var. 2- Diş dolgusu olanlar Maliki Mezhebi’ni mi taklit edecekler? 3- Zekâtı altınla veya gümüşle vermek gerekir, nakitle verilmez diyenler var. Ben yıllardır parayla veriyorum, geçerli değil mi?”
HİLÂL Mİ, TAKVİM Mİ?
Bir ibadet mevsimi yaklaşırken esasta olmayan bir ihtilâfî mesele yüzünden Müslümanların zihnini karıştıran söylemleri doğrusu iyi niyetli bulmak mümkün değil. En azından safdilane veya gafilâne bulurum. Başka tartışacak mesele mi yok Allah aşkına? Müslümanların bir irşad eli tarafından çözüm bekleyen yığınla problemleri var. Takvim varken ve astronomik olaylar saniyesi saniyesine hesaplanırken, her ibadet mevsiminde bir hilâl meselesi çıkarmak en hafif ifadeyle söyleyeceğim: Sünnetle alay etmektir.
Evet, ibadet başlangıç ve bitiş tarihlerini hilâl ile tesbit etmek sünnettir. Fakat hesaplama yapılabilir bir ilim ve teknik düzey varken, hesaplama yapmak ve takvime uymak da sünnettir. Hatta, “Hilâli görmediğinizde hesaplayın ve takdir edin” 1 buyuran da Peygamber Efendimiz’dir (asm). Dahası hilâli görmemek diye bir mesele de yoktur. Her ülkede dev teleskoplar ve rasathaneler hiç durmadan semayı, ay’ı, gezegenleri, yıldızları gözetlerler. Şimdiye kadar hilâl ile takvimin ters düştüğü hiçbir tarihte vaki değildir.
Fakat maalesef bu vadide olan şudur: Hilâl diyelim ki Şili’de gözükmüştür. Bizim Arabistan şeyhimiz Arabistan’da görmeyi esas almıştır ve meselâ buna göre Ramazan Bayramı’nı başlatmamıştır. Oysa öğleye veya ikindiye doğru hilâlimiz Arabistan’da da gözükmüştür ve şeyhimiz oruçları açtırmış ve bayram ilân etmiştir. Takvime uyan Müslümanlara göre ise o gün zaten bayramdır.
Bir problem kaldı mı? Hayır! Ne oldu şimdi? Müslümanların ibadetlerinde koparılan fırtına ve vesvese, itikatları ve güvenleri sarstı. Bu kadar gürültüye değdi mi? Hayır! Din senin oyuncağın mı? Hayır! İlimle halledeceğin bir mesele hakkında, ilme aykırı bir içtihatla neden Müslümanları yanıltıyorsun? Cevap yok!
Şüpheye ve vesveseye hiç mahal yok. İtikadımızı sağlam tutalım. İbadette vesvesenin çoğu hayır getirmez. Takvime uyalım; bize yeter!
YARIN ZİLHİCCE BAŞLIYOR
Bediüzzaman Hazretleri zamanında da hilâl mi takvim mi tartışmaları olmuş. Ve bu mesele Bediüzzaman’dan da sorulmuş. Bediüzzaman takvim işaret ederek, “Kardeşim, biz takvime uyarız. Başka türlüsü Müslümanlar arasında fitneye sebep olur.” buyurmuştur.
Dolayısıyla bu meseleyi ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin gereği yoktur. Bu konuda vesveseye de gerek yoktur. Müslüman yetkililer bu konuda bir takvim birliğine gidemiyorlarsa, bu onların ayıbıdır. Bazı mihraklar bu ihtilâftan besleniyor ve Müslümanlar arasına tefrika atmak için hazır bir sebebi serrişte ediyorsa, bu da Müslümanların ayıbıdır. Rabbim tez zamanda uhuvvet-i İslamiyeyi nasip etsin. Âmin.
Biz Türkiye Müslümanları Kurban Bayramı’nı inşallah 21 Ağustos’ta idrak edeceğiz. Bunda ihtilâf yoktur. Hilâlin o tarihte nerede ve nasıl göründüğünü inşallah diyanet açıklar da, zihinlerde oluşan istifhamı ve vesveseyi de çözer.
Bize göre yarın Zilhicce ayı başlıyor. İzleyin; inşallah hilâli de göreceksiniz. Bu sebeple Zilhicce orucu tutmak isteyenler için hiç vesvese etmeden oruç tutma günleri gelmiş oluyor. Oruç 9 Zilhicce’ye kadardır. 10 Zilhicce tarihine rastlayan 21 Ağustos günü inşallah.
Kurban Bayramı’nın birinci günüdür. Başkaları bayramı bir gün sonraya kaydıracaklar mı, bekleyip göreceğiz. Ama kaydırırlarsa o kendi amelleridir. Bizi mes’ul etmez. Bizim bayramımıza zarar vermez.
DİŞ DOLGUSU OLANLAR
Diş dolgusu olanlar bunu tedavi için yaptırmışlarsa Maliki Mezhebi’ni taklit etmeye gerek yoktur. Yaralar üzerine sargı yapıldığında, yaraya su değmesi zarar verecekse abdest ve gusül alırken sargı üzeri yıkanmaz, su değdirilmez, sadece mesh edilir. Dört mezhepte bu böyledir.
Diş çürükleri ciddî hastalıklardır ve hastalık sebebidirler. Tedavi edilmediğinde kalbe kadar zarar ve hasar verebilmektedir. Dolayısıyla çürüğü kazıyarak çürük bölgesini dolgu ile kapatmak yara üzerine sarılan sargı hükmündedir. Abdestte veya gusülde ağzın içi çalkalandığında, dolgunun üzerine su değmesi halinde dolgunun altına su değmiş gibi olur. Dolayısıyla bu meselede de vesveseye gerek yoktur. Ne abdeste, ne gusle zarar veren bir durum söz konusu değildir.
Fakat diş çürüğü olmadan, zevkine, dişini kaplatanlar ruhsatımızdan faydalanmaz. Onlar için tehlike vardır.
Zekâtları hangi parayla verme meselesine gelince… Yeter ki verelim. Hangi para ile olursa olsun. Tedavülde olan bir para ile zekât verilir. Bunda hiç sakınca yoktur.