Sıhhati Elverdiği Ölçüde
Namaz farz bir ibadettir. Ancak Cenab-ı Hak kullarından güçlerinin yettiğini istediğini bildiriyor.1 İslâmiyet’in ö-zünde bu vardır. Güç yetirilemeyecek teklif dinimizde yoktur.2 Bu açıdan kişi, sıhhati elverdiği ölçüde ibadetlerini yapar. Sıhhati müsaade etmediği zamanlarda, gücünün yettiği kadarını yapar, gücünün yetmediğini bırakır.
Hastaların nasıl namaz kılacakları konusunda dört mezhep de görüş ve içtihatlarda bulunmuşlar ve dört mezhep de yüce dinimizde “teklif-i mâ lâ yutak” (güç yetirilemeyen teklif) olmadığı noktasından hareketle hastaların lehine çözümler sunmuşlardır.
Namazda kıyam farz olmasına rağmen; hasta olup kıyamda bulunamayacak kimseler namazlarını oturarak kılarlar. Duvara veya değnek gibi bir desteğe dayanarak ayakta durabilen, bu şekilde kıyamını yapar. Biraz olsun ayakta durabilen kimse, namazına ayakta başlar, gücü kesildiğinde oturarak devam eder.
Abdestte de durum aynıdır. Yüzünde, elinde veya başka bir abdest organında su değmemesi gereken bir yara bulunan birisinden bu organı yıkamasını emretmez. Yeter ki bu yaraya su değmemesi gerektiği hususunda doktor raporu olsun. Bu durumda yıkayabileceği yeri yıkar, yaranın üstünden ise su değdirmeden mesh eder.
Namazda Hareketler
Ayakta duramayan birisi, Hanefî mezhebine göre, oturabiliyorsa teşehhüdde oturduğu gibi oturur. Bu şekilde oturamıyorsa dilediği gibi oturur. Mâlikî mezhebine göre, secdeler ve teşehhüt hâlleri dışında bağdaş kurarak oturur. Hanbelî mezhebine göre, rükû ve secde hâli dışında bağdaş kurarak oturması sünnettir. Dilediği gibi oturması da caizdir. Şâfiî mezhebine göre ise, oturarak namaz kılan kimsenin secde ve teşehhüt hâli dışında ayaklarını altına sererek oturması sünnettir.
Bu tanımlarda geçtiği şekilde oturmaya gücü yetmeyen kimseler ise, dört mezhebe göre de diledikleri gibi otururlar.
Oturarak namaz kılan kimse rükû ve secde yapabiliyorsa yapar; yapamıyorsa ima ile yapar. Bu durumda secde için yaptığı ima, rükû için yaptığı imaya göre biraz daha eğimli olur ki bu vaciptir. Ayakta durabildiği hâlde oturmaya ve rükû ve secde yapmaya muktedir olmayan kimse ise, rükû ve secde için, ayakta iken ima etmelidir. Bu durumda yine secde için, rükû için eğildiğinden biraz fazlaca eğilir.
Göz ve Kaş İşaretleri ile namaz
Ayakta durmaya da, oturmaya da muktedir olmayan kimseler namazlarını mümkünse ayakları kıbleye gelecek şekilde sırtüstü yatarak kılarlar. Bu durumda yine mümkünse başları altına bir yastık koyarak başlarını kıbleye doğru hafifçe kaldırırlar ve böylece kıbleye dönmeleri sağlanmış olur. Rükû ve secdeleri ise ima ile yaparlar. Bunlar mümkün değilse, imkânları ölçüsünde önce sağ yanı üzerine döner; bu da mümkün değilse dilediği gibi ima ile kılar.
Yatarak ima ile de namaz kılmaya güç yetiremeyen ve bu şekilde beş vakitten fazla hastalığı devam eden kimselere artık, muktedir olana kadar, Hanefî mezhebine göre namazın farziyeti düşer. Şâfiî mezhebi ise kılabiliyorsa göz ile kaş ile ve hatta kalp ile imada bulunarak kılması gerektiğine hükmetmiştir. Buna da güç yetiremeyenler, iyileştikleri zaman kaza ederler.
Göz, kaş ve kalp ile namaz kılmanın hiçbir kuralı ve şartı yoktur. Bulunduğu yerde Allah için namaz kılmaya niyet eder, gözüyle namazın hareketlerini hayalen yapar, kalbiyle Allah’a yönelir.
Dipnotlar:
1- Bakara Suresi: 286.
2-Bediüzzaman, Mektubat, s. 73.