Trabzon’dan Mustafa Şahin: “Üstad hazretleri ‘Yetmiş birde fecr-i sâdıkı başladı veya başlayacak. Eğer bu fecr-i kâzip de olsa, otuz-kırk sene sonra fecr-i sâdık çıkacak.’ diyor. 71’e kırk eklesek 1411 eder ki, 1444’e geldik. Oysa dünyanın her yanında zulüm var, adaletsizlik var. Bu satırları nasıl anlayalım? Fecr-i sadık ne zamandır?”
Güneşin Doğuşu
Fecir geceden sonra güneşin doğumuna kadar geçen zamana denir. Bu zaman iki kısımdır: Fecr-i Kâzib, Fecr-i Sadık.
Fecr-i Kâzib, yalancı fecirdir. Geceden sonra, doğu ufkunun ortasında göklere doğru, iki tarafı karanlık ve uzunlamasına uzanan bir beyazlıktır. Kısa süre sonra kaybolarak bunu bir karanlık izlediği için, bu beyazlığa fecr-i kâzib denmiştir. Bu fecir sabahın veya imsakın girdiğini göstermez, gece hükmündedir. Bu vakitte henüz yatsı namazı kılınabilir, sahura devam edilebilir.
Fecr-i Sadık ise, sahih fecirdir. İşte bu fecirde sabah namazı girmiş, imsak başlamış, sahur bitmiş, oruç başlamıştır. Bu fecir, sabaha karşı doğu ufkunda başlayan ve gittikçe yayılan aydınlıktır. Bu aydınlık güneşin doğuşuna kadar açılarak gider.
İslamiyet güneşe benziyor. İslamiyet’siz günler ise tıpkı gece gibi karanlıktır. Gece gibi karanlık günlerden, gündüz gibi aydınlık günlere geçerken elbette fecir olacaktır. Kâzibi de olacaktır, inşaallah sadık’ı da…
Fecr-i Sadık Uzundur
Bediüzzaman hazretleri 1371’de fecr-i sadık başlayacağını, bu kâzib de olsa otuz kırk sene sonra fecr-i sadık çıkacağını haber veriyor.1 Hicrî 1371 yılı Miladi 1951 yılına tekabül ediyor. Bu tarihler, İslam devletlerinin teker teker bağımsızlığına kavuştuğu, Birleşmiş Milletlerin ve Nato’nun kurulduğu, Türkiye’de Demokrat Partinin iktidara geldiği, zifiri istibdattan demokrasiye geçildiği yıllardır.
Bu tarihten otuz kırk sene sonrası ise 1980 ve 1990’lı yılları gösteriyor. Bu tarihler Komünist dünyanın yerle bir olduğu, inkâr-ı uluhiyet fikrinin dağıldığı, hak ve hürriyetler konusunda İslam dünyasında ve bütün dünyada müsbet gelişmeler olduğu yıllardır.
Bu tarihleri (30 ile 40’ı) toplayarak yeni bir tarihe ulaşanlar da vardır. Bu durumda ise 2021’li yılların sonrasında gelen yılları gösterir. Bakalım neler getirecektir.
Meseleye şöyle de bakmalıdır: Fecir denen zaman dilimi gecenin sonlarından gündüze kadar uzanan yaklaşık iki saatlik bir zaman dilimidir. Geceyi 10 saat kabul ettiğimizde 10’da 2’ye denk gelir. Yüz yıllık bir sürede onda ikilik zaman dilimi, yirmi yılı buluyor. İki yüz yıla vurduğumuzda kırk yıldır.
Üstadın tecdit döneminin başlangıcını esas alırsak 1506 yılına kadar yaklaşık iki yüz yıllık bir zaman var. Üstad Hazretleri kendisi karanlık bir dönemde işaret fişekleri vermiştir. Belki bunun ardından, işaret edilen kırk sene fecirle geçecek zaman olabilir. Dolayısıyla 1990’lı yıllardan başlayıp, yaklaşık en çok 2030 yılına kadar sürebilen bir dönem fecr-i sadık’la işaret edilen zaman dilimi olabilir. Ardından 1506 yılına kadar ise gündüz dönemi var demektir. Gaybı ancak Allah bilir.
Matematik Yapmıyoruz
Şunu mutlaka belirmemiz lazım: Matematik yapmıyoruz. Rakamlar şaşabilir. Ama kader şaşmaz! Allah’ın rahmeti de şaşmaz! Hidayet de şaşmaz! Kader-i İlahî’nin nasıl tecellî edeceğini bilmiyoruz. Bizim ne derece hak ettiğimizi bilmiyoruz. İnsanların ne derece bu noktaya yaklaştıklarını bilmiyoruz. Hizmetin ne kadar doygunluğa ulaştığını bilmiyoruz. Siyasetin çirkeflikten kurtulup, bir türlü halkın gerçek gündemine kilitlenmemesi ümidimizi kırmamalı. Mesele siyasî bir mesele değildir.
Bütün bunlar birbiriyle alakadardır. Kader bazen muallak kalır, netice şartlara bağlı meydana gelir. Şartlar oluşmayınca, netice de görülmeyebilir veya gecikebilir.
Doğru hesap şudur: Hizmet-i imaniye belirli bir noktaya, insanlar da belirli bir hak edişe ulaşmalıdır ki, fecr-i sadık ve gündüz gelebilsin.
Yalnız bizim işimiz fecir hesaplamak değildir. Zifiri karanlıkta da olsak işimiz hakaik-ı imaniyeyi tebliğ etmektir. Dolayısıyla kaygıya mahal yoktur! Hizmete devam inşaallah!
Dipnot:
1- ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 241