Switzerland’dan Ömer Bey: “Hıristiyan bir arkadaşım bana şunu sordu: “Müslümanlık hak din diyorsunuz. Peki, Musevilik veya Hıristiyanlık da Allah tarafından gönderilen dinlerden değil mi? Kaldı ki Musa’ya ve İsa’ya (a.s) siz de inanıyorsunuz. Bizlerin durumu, size göre ne olacak?”
İNSAN TAASSUPTAN KAYBEDER
Aslında şöyle söylemeli: Problem tam da burada! Biz Hz. Musa’ya (as) ve Hz. İsa’ya (as) iman ediyoruz. Siz de Hz. Muhammed’e (asm) iman etseniz problem kalmayacak! O halde demek taassup bizde değil!
İnsan Hazret-i Mûsâ’ya (as), Hazret-i Dâvud’a (as), Hazret-i İsâ’ya (as), Hazret-i Muhammed’e (asm) inandığı için kaybetmez. Çünkü el-hak her birisi de Allah’ın peygamberidir. Ama insan taassuptan kaybeder.
Mademki Allah toplumlar yükseldikçe ve değiştikçe yeni peygamberler göndermekte ve dinini ve şeriatını değiştirmektedir. Buna ihtiyaç da vardır.
Çünkü her devir insanının yaşayışı, anlayışı, medeniyet seviyesi, iyi ve kötü alışkanlıkları elbette farklıdır.
Öyleyse en son kuşakta bulunan biz insanların, Allah’ın en son kuşağa, yani bizim kuşağımıza gönderdiği Peygamberin getirdikleri ile amel etmemiz gerekmez mi?
Allah’ın daha önceki kuşaklara gönderdiği ve bir kısmı da bozulmuş bulunan din ve şeriat ile amel etmemize ihtiyaç var mı?
BİZ HAZRET-İ MUHAMMED’İN (ASM) KUŞAĞINDAYIZ
Allah’ın önceki kuşak insanına gönderdiği peygambere elbet inanırız, saygı duyarız, Allah’tan getirdiklerini bozulmamış haliyle tasdik ederiz.
Bu, İslamiyet’in iman esasında vardır.
Fakat Allah’ın bizim kuşağımıza gönderdiği Peygamber’in getirdikleri ile amel ederiz.
Malum; Allah bundan yaklaşık üç bin sene önceki insanlık kuşağına Hazret-i Mûsâ’yı (as), yaklaşık iki bin sene önceki insanlık kuşağına da Hazret-i Îsâ’yı (as) göndermiştir. Yaklaşık bin dört yüz senedir içinde bulunduğumuz yeni kuşağa ise, yani bizim çağımıza ve bizim kuşağımıza da Allah Hazret-i Muhammed’i (asm) göndermiştir.
Biz doğulusu ile, batılısı ile, Avrupalısı ile, Amerikalısı ile, Afrikalısı ile, Japonu ile, Avustralyalısı ile Hazret-i Muhammed’in (asm) kuşağındayız. Hazret-i Muhammed’in (asm) zamanındayız ve Hazret-i Muhammed’in (asm) mesaj alanında bulunmaktayız.
Hazret-i Muhammed’in (asm) ümmeti kapsamında bulunuyoruz.
Öyleyse önceki Peygamberlere gönderilen din ve şeriatla amel etmekle yükümlü değiliz. Bu bir taassup değildir. Çünkü evet, hepsini Allah göndermiştir. Fakat Allah’ın bizim kuşağımıza gönderdiği din ve şeriat bütün ahkâmıyla mevcuttur. Bu din ile amel etmekle yükümlüyüz.
ÖNCEKİ KİtAPLARIN ASLI KALMAMIŞTIR
Zaten Allah’ın önceki peygamberler ile gönderdiği din ve şeriatın, kitabın ve vahyin aslı da kalmamıştır.
Ne bu günkü İncil Hazret-i Îsâ’nın (as) getirdiği İncil’dir, ne de Tevrat Hazret-i Musa’nın (as) getirdiği Tevrat’tır! Şüphesiz bunun sorumlusu da bu çağın insanı değildir. Bundan asırlarca önce Romalıların bozduğu bir dinin yükünü bu günün Avrupalısı neden taşısın ki? Yenisi ve bozulmamışı varken...
Öyleyse Hazret-i Muhammed’in (asm) çağdaşı olan bu günün insanının; asıllarından kopmuş bulunan İncil ve Tevrat’ta ısrar etmek yerine, bozulmamış ve son kitap olan Kur’ân-ı Kerim’e iman etmiş olmalarının daha doğru olacağı açıktır.
HAZRET-İ MUHAMMED’İN (ASM) DİNİ CİHANŞÜMULDUR
Hazret-i Muhammed’in (asm) mesajı, dini ve davası mahalli değil; bilim gibi, teknoloji gibi, insanlık değerleri gibi cihanşümuldur.
Öyleyse, bu gün için doğru olan Hazret-i Muhammed’in (asm) getirdikleriyle amel etmektir. Zaten, Hazret-i Muhammed’e (asm) inanmak ve getirdikleriyle amel etmek, gerçekte Hazret-i İsâ ya (as) da, Hazret-i Musa’ya (as) da inanmak demektir.
Şüphesiz Hıristiyan bir çevrede doğup büyüyen ve kendisine İslâmiyet’in tebliği ulaşmayan birisi, ilk etapta, Allah’a bir olarak inanmak ve Hazret-i Muhammed’in (asm) Peygamberliğini inkâr etmemekle yükümlüdür.
Başlangıçta bu iman onu kurtarır. Ancak İslâmiyet’i öğrenebilecek imkân ve fırsatları elde ettikçe imanını artırmak ve İslâmiyet’i yaşamakla o da mükellef olur.
GÜNÜN DUASI
Ey tasayı sıkıntıyı kaldıran! Ey gamı kederi gideren! Ey günahı affeden Allah’ım!
Sıkıntılarımızı kaldır! Maddi manevî kederimizi gider! Günahımızı affet! Bizi makbul kulluğuna kabul et! Âmin.