"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biraz radyo dinler misiniz?

Serdar AKTAŞ
14 Temmuz 2012, Cumartesi
Radyolardan Kur’ân-ı Kerim tilâvetine başlandığı tarih olan 8 Temmuz 1950 yılında, Bediüzzaman’ın arzuladığı mânâ tecellî ediyordu. Yani insanın maddî hayatının dayanağı olan bu gibi teknolojilerin İslâm’ın emrine girerek biat etmesiyle, dinin neşrinde sanki yüz bin mü’min gibi hizmet etmesinin önü açılıyordu.
Her olayın akıl süzgecinden geçirilmesi ve muhakeme edilmesi gerektiğini savunan eski Yunan’ın akılcı felsefesine ait eserlerin Bağdat’ta kurulan Beytü’l-Hikme’de tercüme edilip, Müslüman bilim adamlarının teknik bilgi birikimiyle de birleşerek Endülüslüler kanalıyla Avrupa’ya ulaşması Batı’nın düşünsel paradigmasının temelini oluşturur ve Rönesans hareketleriyle de kuvvetlenerek Batı’nın maddî sahadaki terakkiyatını netice verir. Yani Avrupa ilim ve fendeki gelişmişliğini Müslümanlara borçludur denilebilir. Avrupa maddî sahadaki bu üstünlüğünü son zamanlara kadar sürdürse de küreselleşen dünyamızda artık bilgi ve teknoloji transferleri sayesinde belli bir bölgenin görece üstünlüğünden söz edilmesi zor.
Peki Müslümanlar, kendilerinin bilime doğrudan katkıları ve Avrupa’nın bilimle tanışmasına vesile olmaları dolayısıyla dolaylı katkıları cihetiyle deruhte ettikleri tarihî misyonu günümüzde devam ettirebiliyorlar mı?
Beyin göçüyle ecnebî ülkelere giderek oradaki bilimsel çalışmalarda görev alan bilim adamlarını saymazsak, bir blok olarak herhangi bir Müslüman ülkenin henüz bu alanda dişe dokunur bir faaliyetine rastlanılmıyor. Belki Türkiye’nin bütçeden Ar-Ge çalışmalarına ayırdığı payı arttırması ve üniversitelerin bilim üretmeye ağırlık vermeleriyle gelecekte bu olumsuz durum tersine çevirebilir.
Ya İslâmiyet bu konuda ne diyor?
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın pek çok âyetinde gerek peygamberlerin mu'cizeleri ve gerekse tarihî olaylar vesilesiyle insanların san'at ve fen cihetindeki ilerlemelerine işaret edildiği meselesi Yirminci Söz’ün İkinci Makamı‘nda izah edilirken insanların fen ve teknolojide ulaşacakları en son sınırın çizildiğine ve beşerin bu nihaî hedefe yönlendirildiğine vurgu yapılır.
Bir mahkemede savcının kendisine yönelttiği “radyo, uçak ve tren gibi teknolojik ilerlemelere karşı olduğu”na dair ithamlara karşı Bediüzzaman’ın bu iddiaları külliyen reddederek, değil karşı olmak bilâkis terakkiyat-ı hazıranın (o günün ilerleme ve gelişmelerinin) bu numunelerine büyük şükür ile mukabele etmek lâzım geldiğini, hatta bazı musîbetlerin bu şükürsüzlük dolayısıyla yine bu nimetler eliyle geldiğini ve bu bağlamda meselâ radyonun “milyonlar dilli bir küllî hafız-ı Kur’ân” olduğunu ifade etmesi bize gösteriyor ki, her geçen gün yenilenen ve insanların istifadesine sunulan bu imkânlar amacına uygun kullanıldığında milyonlarca hayırlara mebde ve mehaz, ancak şükürsüzlükle kıymeti takdir edilmediğinde veya kötü işlerde istimâl edildiğinde vebal ve zarar olur.
İşte birkaç gün önce sene-i devriyesini idrak ettiğimiz, radyolardan Kur’ân-ı Kerim tilâvetine başlandığı tarih olan 8 Temmuz 1950 yılında, Bediüzzaman’ın arzuladığı mezkûr mana tecellî ediyordu. Yani insanın maddî hayatının dayanağı olan bu gibi teknolojilerin İslâm’ın emrine girerek biat etmesiyle, dinin neşrinde sanki yüz bin mü’min gibi hizmet etmesinin önü açılıyordu. Bu başlangıç, bundan sonraki bilimsel ve teknolojik gelişmelere örnek olması açısından önemli.
Şimdi Müslümanlar ne yapmalıdır?
İsviçre’deki CERN laboratuvarlarında enerjiyi kütleye çevirdiğine inanılan Higgs Bozonunun keşfi sonrasında Müslümanlar, “Aaaa ben bunu biliyordum, Hazret-i Süleyman Belkıs’ın tahtını bununla ışınladıydı” gibi bir tavırdan ziyade, kaybettiği ilmî hüviyetini tekrar kazanmaya çalışmalı, insanlar içinde yine en fazla kendilerinin istihkakı olduğunu düşünerek bu gibi bilimsel çalışmalara bizzat katılmalı ve Kur’ân-ı Kerim’in işaret ettiği hedefler doğrultusunda keşfedilen bu tür bilgilerin Kur’ân’ın hak olduğunun bilimsel birer ispatı olduğunu bilerek hareket etmelidir.
Okunma Sayısı: 1565
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı