"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanda ve amelde devamlılık esastır

Serdar Ahlatcı
13 Mayıs 2018, Pazar 00:29
Nasıl ki yeme içmemize ara vermiyorsak, nefes alış verişimizi hiç kesmiyorsak, nasıl ki günlük ihtiyaçlarımız için çalışıp çabalıyorsak, nasıl ki insanlar nezdinde itibar sahibi olmak için mücadele ediyorsak, daha fazla azimle ve gayretle Allah (cc) nezdindeki itibarımızın yüksek seviyelerde olması için de imanî yaşantımıza ara vermeden devam etmeliyiz.

Dünya meşgaleleri için verdiğimiz emeğin daha fazlasını sonsuz hayat yurdu olan ahiret için de vermeliyiz. Çünkü burası gelip geçici, başlayıcı ve bitici, orası ise sonsuzluk diyarı… Sonsuzluk diyarının güzelliklerine sonluymuş gibi yaşayarak erişilir mi?

Nasıl ki emekli olana kadar geçimimizi temin etmek ve geleceğimize birikim yapmak için ara vermeden çalışmak zorundayız, emeklilik primlerimizi eksiksiz yatırmalıyız, işimizi aksatmamalıyız ki, sonunda emekli olalım, rahata erelim ve ömrümüzün sonuna dek maddî sıkıntı çekmeyelim. Bundan daha fazlasını ebedî âlemin rahatı ve her şeyden daha da önemlisi o YüceYaratıcının sevgi ve rızasını kazanmalıyız. İmanî devamlılık mutlaka gerekiyor.

Nasıl ki, vücudumuzun herhangi bir yerinde bir sıkıntı yaşadığımızda, hemen hastanelerin kapısını aşındırırız, doktora koşarız, ilâçlar alırız, iyileşmek için her türlü tedavi yöntemlerine başvururuz, geleneksel tecrübelerden yararlanırız ki, bedenimiz sağlığına kavuşsun ve sağ salim ömrümüzü tamamlayalım. Elbetteki bütün bunlar çok önemli, ama daha önemlisi var ki, o da kalbimizin ve imanımızın sağlığı. Orayı günahlarla kirletmişsek, haramlarla doldurmuşsak, imanı oradan kapı dışarı etmişsek, bedenimiz ne kadar sağlıklı olursa olsun bu manevî çöküntü hayatımızı perişan etmeye yeter de artar bile. Öyleyse beden sağlığımızdan daha fazlasını kalp sağlığımıza vermeliyiz. Çünkü kalp bedenin ana kumanda merkezidir. Onun muhtevasında bulunanlar diğer azalar aracılığıyla davranışlara yansır. Burada asıl anlatmak istediğimiz, konu başlığından da anlaşılacağı üzere beden sağlığımızda da ruh sağlığımızda da devamlılık çok önemli olduğundan bedenimizi sağlıklı tutmaya, kalbimizi de imanî noktada her daim beslemeye, imanî duyguları canlı tutmaya bir mecburuz. Yoksa maddî ve manevî ölüm yavaş yavaş gerçekleşir ve bizi yaşayan iskeletlere dönüştürür. Ve bu imanî devamsızlığın sonunda ahiret karnemizdeki kırık notlar sonsuz güzelliklerin önüne kocaman engeller teşkil eder.

Nasıl ki işimizde başarılı olduğumuzda kademe atlıyoruz ve bir üst mevkilerde çalışıyoruz, maddî kazanç elde ettiğimizde evimizi arabamızı yeniliyoruz, çocuklarımızı en güzel okullara gönderiyoruz, alış veriş yaptığımız, oturup kalktığımız yerleri değiştiriyoruz ve hatta arkadaş/akraba ilişkilerimizi yeniden dizayn ediyoruz. Şimdi bunun doğru veya yanlışlığını yazacak değilim. Bizim asıl meselemiz mânevî devamlılık ve bu minvalde sürekli yükseliş… Öyleyse mânevî anlamda vites büyüttüğümüzde ise İlâhî mertebelerimiz adım adım yükselir ve artık adımız Allah (cc) nezdinde sevilenler arasına kaydedilir. Söz dönüp dolaşıp hep imanî devamlılığa geliyor ve burada devreye Nebevî bir formül giriyor. İbadetlerin az da olsa devamlı olanı daha makbuldür. Bizim yapmamız gereken ise bu formülün muhtevasını zenginleştirerek uygulamak. Yani sadece ibadetlerde devamlılık değil, salih amellerde ve yaşantımızın her evresinde…

Aslında asıl mesele Yaratan’ı memnun edebilmek için yaratılanlara yaptığımız davranışlar boyutu. Ve bu yolculukta ve azimde devamlılık… Yani insanlara ne kadar faydalıyız, onlar için ne kadar fedakârız ve onları mutlu edebilmek için neler yapıyoruz? Bu daireyi ailemizden, komşularımızdan, akrabalarımızdan başlatarak bütün canlıları kapsayacak kadar genişletebiliriz. Ve bu davranışlarımızın devamlılığı... Çünkü bu devamlılık aslında imanımızın derecesinin de bir göstergesi. Aslında bu derecenin değerlerini bu hal ve hareketlerimizden anlayabiliriz.

Peygamberlerin hayatına baktığımızda doğumdan ölüme kadar geçen süreçte kesintisiz bir imanî devamlılık söz konusu… Onları örnek aldığını söyleyen bizlere düşen en büyük vazife yine onların en değerli sünneti olan imanî devamlılıktır. Onların şefaatini bekleyen bizlere aslında en büyük şefaat onların izini ısrarla takip etmek ve yaptıklarını kesintisiz uygulamak… Allah (cc) bizlere Kur’ân ve Peygamber göndererek şefaatin yollarını gösteriyor. Yani asıl şefaat, başkasından torpil beklemek değil, bizzat kendin yaşamandır.

Allah dostlarından bahsederiz, onları saygıyla anarız, ama onların imanî devamlılığını göz ardı ederiz. Dilimizle gösterdiğimiz sevgi ve saygı ifadeleri ve bu noktada gösterdiğimiz itminanı, imanî istikrar söz konusu olduğunda önemsemeyiz.k, bizim asıl sorunumuz imanî istikrar ve devamlılık sorunudur. Bunun ise başlıca sebebi dünyevizm hastalığına tutulmuş olmamızdandır.

Etiketler: iman, amel, ibadet
Okunma Sayısı: 6179
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı