Şualar - page 879

iman ve İslâmiyet hakikatlerini gayet parlak bürhanlar ve
harika deliller ile ispat eden ve din-i İslâm’ın daima insan-
ların saadet ve selâmetine vesile sönmez ve söndürülmez
bir manevî güneş olduğunu izah eden eşsiz bir nur-i
kur’ân’ın birkaç risalesini okumakla bütün o zehirli fikir-
lerini atıp imanı elde ederek, duyduğu sonsuz sevinç ve
bahtiyarlığı telif ettiği mübarek nur risaleleriyle ona ka-
zandıran müşfik ve vefakâr ve hakikî kahraman üstat Be-
diüzzaman Hazretlerine arz etmesi; eski gaflet ve dalâlet
hayatından kurtulup, iman ve nura kavuştuğunu ve haki-
kî imanı kazandıran risale-i nur’un bu asrın bütün insan-
ları için bir şems-i hidayet ve vesile-i saadet ve onun mü-
ellifliğiyle tavzif edilen üstad-ı Muhteremin bu pek büyük
ve yüce imanî hizmetiyle onun bu beşeriyete, hususan
ehl-i imana bir lütf-i İlâhî olduğunu hayranlıkla arz etme-
si; ve yukarıda da arz edildiği veçhile, kur’ân ve İslâmi-
yet aleyhindeki dehşetli ve kahhar tecavüzleriyle bu kah-
raman İslâm milletinin evlâtlarını dinsizliğe teşvik edip,
milyonlarla insanların bağlandığı kudsî ve İlâhî İslâmiyet
esaslarını yıkmaya ve o milyonlarla insanların ebedî sa-
adetlerini mahvetmeye çalışanları “gizli süfyan komite-
sinin yıkıcılığı ve eziciliği” diye vasıflandırarak, onlara ve
onların bu alçak ve kahhar ve zalimâne tahriplerini ve yı-
kıcılıklarını alkışlayan divanelere binler teessüf ve nefret-
lerle “Yazıklar olsun!” demesi; ve imanında şüpheye
düşmüş eski ders arkadaşlarına, “gelin, hepimiz bu hevaî
ve nefsî arzulardan vazgeçelim, hakaik-ı kur’âniyenin
önünde diz çökelim ve bu asrın rehber-i saadeti olan
Şualar | 879 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
izah:
açıkça ortaya koyma, bir ko-
nuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz an-
latma.
kahhar:
kahreden, yok eden, ba-
tıran, mahveden.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmış gizli cemiyet.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lütf-i İlâhî:
Allah’ın lütfu, ihsan ve
iyiliği.
mahv:
yok etme, ortadan kal-
dırma, bitme.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müşfik:
şefkatli, merhametli, acı-
yan; seven, sevgi ve ilgi gösteren.
nefret:
bir şeyden veya kimseden
iğrenme, tiksinme, ikrah.
nefsî:
nefisten kaynaklanan şey-
lerle ilgili, nefisle alâkalı.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur-i Kur’ân:
Kur’ân-ı Kerîm’in
nuru, aydınlığı, ışığı.
saadet:
mutluluk.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak
olma.
süfyan:
ahirzamanda geleceği ve
ümmetin karanlık günler yaşama-
sına sebep olacağı sahih hadis-
lerde bildirilen dehşetli, dinsiz ve
münafık şahıs.
şems-i hidayet:
hidayet güneşi;
Hz. Muhammed (a.s.m.).
tahrip:
harap etme, yıkma,
bozma.
tavzif:
vazifelendirme, görevlen-
dirme.
tecavüz:
saldırma, sataşma, baş-
kasının hakkına dokunma.
teessüf:
üzülme, eseflenme, bir
şeyin tesirini hissetme, acı duyma.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
Üstad-ı Muhterem:
muhterem,
saygıdeğer üstad.
vechile:
vecih ile, o cihetten, yön-
den.
vefakâr:
vefalı, vefa gösteren.
vesile:
aracı, vasıta.
vesile-i saadet:
mutluluk vesilesi,
mutluluk sebebi.
zalîmâne:
zalimce, zulmederce-
sine.
aleyh:
karşı, karşıt.
arz:
sunma, bildirme.
arzu:
bir şeye karşı duyulan
istek, heves.
asır:
yüzyıl.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mes’ut
, mutlu.
beşeriyet:
beşerîlik, insanlık.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak, doğru yol-
dan ayrılma, azma, batıla yö-
nelme.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan.
din-i İslâm:
İslâm dini.
divane:
deli, aklı başında ol-
mayan.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
evlât:
veletler, çocuklar.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesiz-
lik, Allah’tan uzaklaşıp nefsin
arzularına dalmak.
gayet:
son derece.
hakaik-ı Kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçek-
ler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
harika:
olağanüstü.
hevaî:
nefsine düşkünlük ile
ilgili, nefsine ve şehvetine
mağlûp olmakla alâkalı.
hususan:
bilhassa, özellikle.
İlâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı
Hakka dair.
iman:
inanma, itikat.
imanî:
imana ait olan, imana
dair olan, imanla ilgili.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
1...,869,870,871,872,873,874,875,876,877,878 880,881,882,883,884,885,886,887,888,889,...1581
Powered by FlippingBook