Şualar - page 74

Ey göklerde ve ecram-ı ulviyede azameti görünen Zat-ı
Zülcelâl! Ey zeminde ve zeminin her bir mevcudunda
vahdaniyetin delilleri, ayetleri müşahede edilen Zat-ı
Zülkemal! Ey her bir şeyde ve mahlûkta vücub-i vücuduna
delâlet eden bürhanlar bulunan Zat-ı Vacibü’l-Vücud! Ey
azametli denizlerde acibeleri yaratan Zat-ı Celîl-i Zülke-
mal! Ey dağlarda zîhayatların hacetleri için iddihar edilen
hazineleri halk eden Hallâk-ı Kerîm! Ey her bir şeyin yara-
tılışını güzel yapan, güzel tedbirini gören ve ona levazıma-
tını güzel bir tarzda veren Zat-ı Cemîl-i Zülikram! Ey her
şeyi her bir hacetinde her bir emrinde ona müracaat eden
ve her bir mevcut her bir keyfiyetinde ona dayanan ve her
bir hak ve hakikat ve hüküm ve hâkimiyet ona raci olan
Zat-ı Kadîr ve Rabb-i Külli Şey! Ey her şeyde zahir bir
surette lütfunun eserleri ve inayetinin cilveleri ve güzel
sanatının lâtif nakışları ve rahmetinin letafetli hediyeleri
müşahede edilen Zat-ı Lâtif-i Habîr! Ey zîşuur mahlûka-
tına kudretini göstermek için kâinatı bir meşher-i acaip
yapan ve umum masnuatını kudret ve hikmet ve rahmet
gibi kemalâtını teşhir etmek için birer dellâl, birer ilân-
name hükmüne getiren Zat-ı Kadîr-i Hakîm! Sen aczden
ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden
başka ilâh yok ki, bize imdat etsin. El-aman! El-aman! Bizi
azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
İşte, müfessir-i azam resul-i ekrem’in Aleyhissalâtü
Vesselâm baştaki ayet-i azîmenin bir perdesini bu
münacat ile tefsir etmiş. resul-i ekrem’in (aleyhissalâtü
vesselâm) gayet büyük ve müdakkik bir tilmizi ve gayet
acibe:
hayret verici.
acz:
güçsüzlük.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
ayet:
delil, kanıt.
ayet-i azîme:
çok büyük Kur’ân
ayeti.
azamet:
büyüklük.
azametli:
büyük.
bürhan:
delil.
cilve:
yansıma.
delâlet etmek:
göstermek, ispat
etmek.
dellâl:
ilâncı.
ecram-ı ulviye:
büyük gök cisim-
leri, yıldız ve gezegenler.
el-aman:
kurtarma, koruma.
emir:
iş.
hacet:
ihtiyaç.
hak:
pay, hisse.
hakikat:
doğru, gerçek.
hâkimiyet:
hükmediş.
halk etmek:
yaratmak.
Hallâk-ı Kerîm:
ikramı seven son-
suz ikram sahibi, yaratıcı Allah.
hikmet:
maksat, gaye, fayda.
hükmüne getirmek:
hâline, du-
rumuna sokmak.
hüküm:
kanaat, karar.
iddihar edilme:
depolanma.
ilâh:
ibadet edilen.
imdat etmek:
yardıma koşmak.
inayet:
yardım.
keyfiyet:
nitelik, özellik.
kemalât:
mükemmellikler.
kudret:
güç, kuvvet.
lâtif:
hoş, nazik.
letafetli:
incelik ve hoşluk dolu.
levazımat:
gerekli maddeler.
lütuf:
hediye, ikram.
mahlûkat:
yaratıklar, varlıklar.
masnuat:
sanatlı var edilenler.
mevcut:
varlık.
meşher-i acaip:
hayranlık veren
toplanma yeri.
mukaddes:
yüce olan.
müfessir-i azam:
çok büyük yo-
rumcu, açıklayıcı.
müdakkik:
araştırmacı.
münacat:
yakarış, dua.
münezzeh:
uzak olan.
müracaat etmek:
başvurmak.
müşahede:
şahit olma, görme.
müşahede edilmek:
şahit olun-
mak, görünmek; seyredilmek.
rabb-i Külli Şey:
her şeyi terbiye
edip besleyen, sevk ve idare eden
Allah.
raci olma:
ait olma, geçerli olma.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, acıyıp bağışlaması, ihtiyaç-
larını bilip vermesi.
resul-i Ekrem:
Allah’ın çok cömert
ve ikram sever elçisi olan Pey-
gamberimiz (
ASM
).
suret:
şekil, biçim.
şerik:
ortak.
tarz:
şekil, yol.
tedbirini görmek:
bakımını
yapmak, idare etmek.
tefsir:
açıklama, yorum.
teşhir etmek:
sergilemek.
tilmiz:
talebe.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği.
vücub-i vücut:
varlığı zorun-
lu, gerekli ve şart oluş.
zahir:
açık, açıkça.
Zat-ı Celîl-i Zülkemal:
bütün
mükemmelliklerin ve sonsuz
haşmet sahibi olan Allah.
Zat-ı Cemîl-i Zülikram:
sonsuz
ikram ve güzelliklerin sahibi
olan Allah.
Zat-ı Kadîr:
sonsuz kudret sa-
hibi olan Allah.
Zat-ı Kadîr-i Hakîm:
her şeyi
bilen ve her şeye gücü yeten
zât, Allah.
Zat-ı Vacibü’l-Vücud:
varlığı
mutlaka gerekli olan zat, Ce-
nab-ı Allah.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haşmet sahibi olan zat,
Allah.
Zat-ı Zülkemal:
her türlü mü-
kemmelliğin sahibi olan Ce-
nab-ı Hak.
Zat-ı lâtif-i Habîr:
her şeyin
ihtiyacını bilen, her şeyden ha-
berdar olan ve sonsuz lütuf,
ikram sahibi olan Allah.
zemin:
yer, yeryüzü.
zîhayat:
canlı, hayat sahibi.
zîşuur:
bilinçli, şuur sahibi.
1.
Allah her türlü noksan sıfattan münezzehtir. • Allah en büyüktür, en yücedir.
MÜNACAT
| 74 |
Ü
çÜncÜ
Ş
ua
Şualar
1...,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73 75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,...1581
Powered by FlippingBook