Şualar - page 249

İhtar
geçen İkinci Makamın Birinci Babındaki on dokuz adet
mertebelerin şahadet eden hakikatlerinin her birisi, ta-
hakkuklarıyla ve vücutlarıyla vücub-i vücuda delâlet ettik-
leri gibi, ihataları ile dahi vahdete ve ehadiyete delâlet
ederler. Fakat başta, sarihan vücudu ispat ettikleri cihet-
le, vücub-i vücudun delilleri sayılmış.
İkinci Makamın İkinci Babı ise, başta ve sarahatle
vahdeti ve içinde vücudu ispat ettiği haysiyetiyle, tevhid
bürhanları denilir. Yoksa her ikisi, her ikisini ispat eder.
Farklarına işaret için, Birinci Babda
(1)
p
án
?«/
?n
M p
á n
WÉn
Mp
G p
án
ª n
¶n
Y p
I n
OÉn
¡n
°ûp
H
İkinci Babda, vahdet görünür
gibi zuhuruna işareten,
(2)
p
án
?«/
?n
M p
á n
WÉn
Mp
G p
án
ª n
¶n
Y p
I n
ón
gÉn
°û o
ªp
H
fıkraları tekrar ediliyor.
gelecek İkinci Babın mertebelerini, Birinci Bab gibi
izah etmeyi niyet etmiştim. Fakat, bazı hâllerin mümana-
atıyla, ihtisara ve icmale mecburum. Hakkıyla beyan et-
meyi, risale-i nur’a havale ediyoruz.
OK
Şualar
Y
edinci
Ş
ua
| 249 |
AYETÜ’L-KÜBRA
mertebe:
derece, basamak.
mümanaat:
mâni olma, engelle-
me.
niyet:
kalbin bir şeye karar ver-
mesi, bir işin ne için yapılacağını
bilmesi.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belirlilik.
sarihan:
açıkça, açık olarak.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
tahakkuk:
gerçekleşme, delil ile
ispat edilme, kesinleşme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
vahdet:
bir ve tek olma.
vücûb-i vücut:
varlığı gerekli ol-
mak, olmaması imkânsız olmak,
varlığı zarurî ve vacip olmak.
vücut:
var olma, varlık.
zuhur:
görünme, meydana çık-
ma.
bab:
bir kitabın bölümlerin-
den her biri.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
bürhan:
bir şeyi ispatlamak
için kullanılan kesin delil.
cihet:
yön.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, bürhan.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şey-
de birliğinin tecelli etmesi, gö-
rünmesi.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
hakikat:
gerçek, esas.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
haysiyet:
itibar.
icmal:
ihtisar etme, kısaltma,
özetleme, ayrıntılarına girme-
me.
ihata:
kuşatma, içine alma.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtisar:
sözü ve yazıyı kısalt-
ma, özetleme.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
izah:
açıkça ortaya koyma, bir
konuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz
anlatma.
mecbur:
zorunda kalma.
1.
...hakikatinin azamet-i ihatasının şahadetiyle.
2.
...hakikatinin azamet-i ihatasının müşahedesiyle.
1...,239,240,241,242,243,244,245,246,247,248 250,251,252,253,254,255,256,257,258,259,...1581
Powered by FlippingBook