Tevrat levhaları indirilmiştir. Hz. Mûsa’nın zamanında kendinde zahir olan mu’cizelerinin en meşhurları
asası ve yed-i beyzasıdır (beyaz el). Âsası ile vurduğu taşın on iki gözünden su çıkarmasıyla meşhur-
dur. Hz. Şuayb’ın kızıyla evlenen Hz. Mûsa mukaddes topraklara varamadan vefat etmiştir.
MuSTaFa aCET:
1924 yılında Emridağ’da doğdu. Uzun yıllar imamlık ve Diyanet İşleri Başkanlığın-
da hattat olarak vazife yaptı. Bediüzzaman Hazretleri ile henüz 23 yaşındayken tanıştı ve ona talebe
oldu. 1948 ve 1961’de Risale-i Nur’u okuduğu için mahkemelere verildi ve tutuklu kaldı. 1990 yılı ba-
şında Medine-i Münevvere’de Hakkın rahmetine kavuştu, kabri Cennetü’l Bakî’dedir.
MuSTaFa GÜl (1899-1985):
Eğirdir ilçesinin Sav köyünde dünyaya geldi. Risale-i Nur’un elle yazıl-
dığı dönemde uzun süre çok faydalı hizmetlerde bulunmuştur. Üstat Bediüzzaman’ın takdirlerine ve
dualarına mazhar olmuştur. Üstat başka talebelerine yazdığı bir mektupta kendisinden şöyle bahset-
mektedir:
“Ben size bugün mektup yazacakt?m. Ziyade rahats?zl?ğ?m sebebiyle telâşta iken, ayn? dakikada
Mustafa Gül ve İbrahim Gül geldiler. Hem bana ilâç, hem teselli, hem büyük sevince vesile olduk-
lar?ndan, o iki mübarek kardeşimi benim vekillerim ve bir mektup olarak size gönderiyorum. Onlar
birer Said olarak benim bedelime sizi ziyaret ve tebrik edip, sair şeylerimi de size beyan etsinler.”
MuSTaFa SuNGur:
1929 yılında Eflâni’de doğdu. İlkokuldan sonra dine karşı takındığı tavırla bili-
nen Kastamonu Gölköy Enstitüsüne kaydoldu. Çalışkan bir talebe olan Mustafa Sungur küçükken aldığı
dinî eğitimin etkisiyle buradaki menfi ortamdan fazla etkilenmedi.
1945 senesinde, 16 yaşında iken evlendi. Mustafa Sungur Risale-i Nur’ları 1946 senesinde Keçeci
Mehmet Efendi ve Ahmet Fuat Efendi vasıtasıyla tanıdı. Bediüzzaman Hazretleriyle tanıştıktan sonra
ona mektuplar yazmaya başladı. Mustafa Sungur mektuplarında çoğunlukla köy enstitüsünde edindi-
ği izlenimlerden bahsediyordu. 1947 yılında Emirdağ’ında Üstadıyla ilk kez bizzat görüştü. 1948 yılında
Afyon davası sebebiyle tutuklanan Bediüzzaman Hazretlerini Afyon’da tekrar ziyaret etti. Bu ziyaret-
ten sonra Üstadına gönderdiği bir mektuptan dolayı mahkemeye çıkarıldı ve 6 ay ceza aldı. Bu cezadan
dolayı memuriyetten çıkarıldı. Mustafa Sungur’un hiç çıkmamak üzere Nur hizmetinde bulunmaya
başlaması ise şu şekildedir: Mustafa Sungur Afyon’da Bediüzzaman Hazretleri ile beraberken, İzmir ta-
raflarında imamlık yapan babası Mehmet Efendi oğlunu şikâyet maksadıyla Bediüzzaman Hazretlerine
gelir. Bunun üzerine Bediüzzaman Hazretleri Sungur’un babasıyla konuşur ve onu ikna eder. Mustafa
Sungur bu hadiseden sonra devamlı olarak Nur hizmetinde bulunmaya başlar. Bediüzzaman Hazretle-
rinin vefatından sonra da kendisini tamamen Risale-i Nur hizmetine vakfeder. Bediüzzaman
Hazretlerinin farklı yıllarda yazdığı vasiyetnamelerde ismi bulunan Mustafa Sungur 1954 yılından itiba-
ren Bediüzzaman Hazretlerinin vefat ettiği 1960 yılına kadar doğrudan hizmetinde bulundu ve Risale-i
Nur’u ve hizmet prensiplerini bizzat kendisinden ders aldı. Hizmetteki meşakkatlerden yılmayan ve
sarsılmayan Nur Talebelerinden olan Mustafa Sungur, Kur’ân ve iman hizmeti uğrunda bir çok defa tu-
tuklandı.
MÜBarEK SÜlEYMaN:
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Barlalı talebe ve hizmetkârlarından-
dır. Risale-i Nur’dan 16. Mektup’ta bahsi geçer. Süleyman’a mübarek lakabının verilmesiyle ilgili olarak
şu hadise anlatılır. Süleyman Barla’daki Çam Dağında Bediüzzaman Hazretlerine misafir olur. Bir iki gün
sonra yiyecek bir şeyleri kalmaz. Keramet eseri olarak bir katran ağacının dallarında onlara kocaman
bir ekmek ikram edilir. Bediüzzaman Hazretleri Süleyman’a, “Süleyman müjde, Cenab-ı Hak bize rızık
verdi” deyince safî kalbli Süleyman, “Bu ekmek bize helâl olur mu Üstadım?” diye sorar. Bunun üzeri-
ne Bediüzzaman Hazretleri “Vay mübarek vay!..” der. Bu hâdiseden sonra Süleyman’ın ismi “Mübarek
Süleyman olarak kalır. Mübarek Süleyman 1963 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Şualar | 1277 |
Ş
ahıS
B
ilgileri