Şualar - page 1284

SulTaN rEŞaD:
V. Mehmet Reşad. (İstanbul 1844-1918.) Osmanlı padişahlarının otuz beşincisidir.
Sultan Abdülmecit’in oğludur. Ağabeyi III. Abdülhamit’in yerine padişah olduğunda 65 yaşında idi (1909).
Meşrutî bir hükümdar olarak 9 yıl süren saltanatında devlet güç koşullar altında varlığını koruma ve
sürdürme kavgası vermiştir. Onun döneminde I. Dünya Savaşına girilmiştir. 4 yıl süren bu savaş sonun-
da Sevr Antlaşması imzalandı ve ülkenin dört bir yanı işgal edildi. Mehmet Reşad, ağabeyi Abdülhamit’in
vefatından bir süre sonra vefat etti.
SÜFYaN:
Ahirzamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebep olacağı sahih ha-
dislerde bildirilen dehşetli, dinsiz ve münafık şahıs.
SÜlEYMaN (aS):
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerden olan Hz. Süleyman, İsrailoğullarına
peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Davut’un oğlu olup onun saltanat ve peygamberliğine vâris kılın-
mıştır. Hz. Süleyman kırk sene hem peygamberlik yapmış, hem de devleti idare etmiştir.
Beytü’l-Makdis’i (Mescid-i Aksa) yaptıran Hz. Süleyman’ın cinleri ve hayvanları emrinde çalıştırdığı ve
insan, hayvan ve cinlerden oluşan muhteşem bir ordusunun bulunduğu bilinenler arasındadır. Hz. Sü-
leyman’ın Saba Melikesi Belkıs’ı dinine davet etmesi üzerine Belkıs, kavmiyle birlikte iman etmiştir.
- Ş -
ŞaH-ı NaKŞİBEND:
Asıl adı Bahaeddin Muhammed B. Muhammed’ül Buharî’dir. Şah-ı Nakşibend
olarak meşhur olan Bahaeddin’e bu ünvanın ne zaman verildiği bilinmemekle beraber, devamlı olarak
yapılan gizli zikrin kalblerde vücuda getirdiği “nakş”a izafeten verildiği genel kabul görmüştür. Muhar-
rem 718’de (1318) Buhara yakınlarındaki Kasrıarifan (Kasrıhindüvan) köyünde doğdu. Üç günlük bebek
iken dedesinin mürşidi Baba Muhammed Semmasi tarafından manevî evlât olarak kabul edildi. Daha
sonra Semmasi, onu müridi Emir Külal’a teslim ederek tasavvuf terbiyesiyle yetiştirilmesini istedi. Ba-
haeddin, tarikatın adap ve usulünü öğrendiği sıralarda, bir gece rüyasında, kendisinin doğumundan bir
asır evvel vefat etmiş olan Abdülhalik-ı Gücdüvani’yi görür ve onun manevî şahsiyetine intisap eder.
Evvelâ tasavvufu öğrenip bilahare ilmî eğitimini tamamlamış olduğundan, “Üveysî” lakabıyla anılmaya
başlanır. Mezarlığı dolaşırken yakın zamanda vefat eden Şeyhi Semmasi ve diğer büyük zatları mana
âleminde müşahede eder. Bu sırada Gücdüvani Hazretlerinin kendisine, “Dinin emir ve yasaklarına uy,
ruhsatlara ilgi gösterme, azimetlere sadık kal, Peygamber (asm) ve Ashabının yolundan git!” şeklinde-
ki tavsiye ve ikazları, manevî âleminde büyük bir etki yapar. Bu ikazlardan sonra hayatında ruhsatları
değil de azimetleri (fetva yerine takvayı ) esas alıp, cehrî zikirden hafî zikre yönelir. Mutat olarak de-
vam ettirilen ve gizli zikirle sesli zikri bir arada icra eden müritlerin aksine Bahaeddin’in tamamen gizli
zikirleri icra etmesi dikkat çeker, yanlış yaptığı düşüncesiyle şeyhe şikâyet edilir. Bunun üzerine Sey-
yid Külal; ona dokunmamalarını, memur olduğu şeyi yaptığını söyleyerek ikaz eder. Bilâhare artık
Bahaeddin’e verebileceği bir şeyinin kalmadığını, gitmekte serbest olduğunu söyler. Bahaeddin eğiti-
mini tamamladıktan sonra köyüne döndü. Burada talebe yetiştirmeye başladı. İki kez hacca gitti. 3
Rebiülevvel 791’de (2 Mart 1389) 73 yaşında iken, doğduğu köyde Hakkın rahmetine kavuştu.
ŞaMlı HaFıZ TEVFİK (TEVFİK, ŞaMlı TEVFİK):
Asıl ismi Tevfik Göksü olan Şamlı Hafız Tevfik 1887
yılında Barla’da doğdu. 1965 yılında Barla’da vefat etti. Kabri de Barla’dadır. Subay olan babası Veli Bey
ile beraber yirmi yıl Şam’da kalmasından dolayı “Şamlı” lakabıyla anılmıştır. Üstadın, Şam’da Emeviye
Camiinde verdiği vaazı babasıyla birlikte dinlemiştir. Babası ona Üstadı göstererek, “Bu zat meşhur bir
zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin” demiştir. Babasını bu sözü seneler sonra gerçek-
leşir. Üstat Barla’ya sürgün edildiği yıllarda ona talebe, Nurlara kâtip olur.
Ş
ahıS
B
ilgileri
| 1284 | Şualar
1...,1274,1275,1276,1277,1278,1279,1280,1281,1282,1283 1285,1286,1287,1288,1289,1290,1291,1292,1293,1294,...1581
Powered by FlippingBook