1948’de Afyon’da tutuklanarak Bediüzzaman’la birlikte altı ay hapis yattı. Bu tarihten itibaren Üstad’ın
vefatına kadar hep yanında kaldı. Üstad’la hapis yatarken yanlışlıkla serbest bırakıldığında bu fırsattan
yararlanıp özgürlüğüne kavuşma şansına sahipti, ancak o, yapılan yanlışlığa itiraz ederek tahliyeyi en-
gelledi ve böylece Üstad’ından ayrılmadı. Nurcuların takibata uğradığı, kanunsuz bir şekilde
tutuklandıkları, eziyet gördükleri hengâmda, Risale-i Nurları okuduğunu söyleyerek kendi kendini ih-
bar etti. Her halükârda iman hakikatlerini mahkumlara, savcılara, hâkimlere izah ediyordu. Çünkü, onun
tespitlerine göre Risale-i Nur’ları okuyan hâkimler, yanlış hüküm vermezlerdi. Nitekim Risale-i Nur’lar
ve Nurcular hakkında açılan yüzlerce dava, beraatla neticelendi.
Zübeyir Gündüzalp’in hizmetteki yerini Bediüzzaman Hazretlerinin, “Zübeyir bana ‘Merhum birader-
zadem Abdurrahman yerine verilmiştir’ diye manevî ihtar aldım. Hakiki fedakâr Zübeyir, en lüzumlu
ve hizmete şiddetli ihtiyacın zamanında buraya imdada geldi...” ifadelerinde görmekteyiz. 27 Mayıs
1960 İhtilâlinden sonra memleketi olan Ermenek’te mecburî ikamete tâbi tutuldu. Burada bir süre kal-
dıktan sonra, gizlice Ermenek’ten ayrılarak Ankara’ya gitti. Altı ay kadar Ankara’da kaldı ve 1961’de
İstanbul’a geldi. 2 Nisan 1971 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Üstad Hazretlerinin ahirete irtihalinden
sonra “meşveret sistemi”ni tesis etti. Hizmeti meslek ve meşrep açısından şekillendirdi. Risale-i Nur
Külliyatının neşri, İttihat mecmuası, Yeni Asya gazetesi ve Yeni Asya Yayınevinin kurulması gibi yayın
faaliyetlerini başlattı.
Şualar | 1291 |
Ş
ahıS
B
ilgileri