ŞEFİK:
Kendisinden Seyyid Şefik, Seyyid Şefik Efendi, Seyyid Mehmet Şefik, Seyyid Şefik Arvasî, Meh-
met Şefik Eryuvası şeklinde de bahsedilmektedir. 1884 yılında Bitlis’in Hizan kazasının Arvas köyünde
dünyaya geldi. Bediüzzaman Hazretlerinin eski dost ve talebelerinden olan Seyyid Şefik, Van’daki Hor-
hor Medresesinde Bediüzzaman Hazretlerinden ders alan talebeleri arasındadır. Birinci Dünya Savaşı
yıllarında İşaratü’l-İcaz yazılırken kâtiplik yapmıştır, 1943 yılındaki Denizli Hapsinde Bediüzzaman Haz-
retleriyle birlikte kalan talebeler arasındadır. Seyyid Şefik uzun yıllar Mushafları Tetkik Heyeti
başkanlığında bulundu. On yedi yıl Sultan Ahmet Camiinde imamlık, kırk yıl da Eyüp Camiinde vaizlik
yaptı. Peygamber Efendimizden Hutbeler ve Sohbetler isimli bir eseri yayımlandı. Vefat edinceye ka-
dar Eyüp Sultan semtinde kalan Şeyyid Şefik 1970 yılında vefat ettikten sonra Edirnekapı Şehitliğine
defnedildi.
ŞEMSEDDİN YEŞİl:
İsmi risalelerde “Yeşil Şemseddin, Şemsi” gibi değişik şekillerde geçmektedir.
Hicrî 10 Muharrem 1322’de doğdu, 8 Temmuz 1968’de vefat etti. Şeceresi Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerine dayanır. Kabri Silivrikapı Mezarlığındadır.
Şemsettin Yeşil’in babası Samatya yakınındaki Ağahamam mevkiinde Hatuniye Camiinin imamı idi.
Henüz 12 yaşındayken babası vefat etti. Çocukluğundan itibaren aldığı dinî eğitimin yanı sıra İlâhiyat
Fakültesinden mezun oldu. İbrahim Paşa Camiinde hatiplik, Etyemez Camiinde imamlık, hatiplik ve va-
izlik yaptı. Uzun yıllar Sultan Ahmet, Teşvikiye ve Dizdariye camilerinde vaaz etti. Yüze yakın kitap telif
etti. 1947 yılında Hakikat Yolu isimli bir dergi, 1948 yılında da İslâmiyet isimli bir gazete yayınlamaya
başladı.
Etyemez Camiinde imamlık yaptığı sırada Sultan Ahmet’te bir şekerci dükkânı işlettiği için “Tatlıcı”
namıyla da tanınıyordu. Diğer yandan Sahaflar Çarşısında da bir kitap dükkanı vardı. Şemseddin Yeşil
gerek vaazlarında, gerekse yazılarında Risale-i Nur’dan iktibaslar yapardı.
ŞEMS-İ TEBrİZî (1185 - 1247):
1185 yılında Tebriz’de dünyaya gelen Şems-i Tebrizi’nin asıl ismi
Şemseddin Muhammed bin Ali bin Melek’tir. Melik Dad oğlu Ali adında Tebrizli bir zatın oğludur. Şem-
seddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır. Ailesi, gençlik yılları ve öğrenimi hakkındaki bilgiler
yetersizdir. Şems-i Tebrizî’ye ait bilgilerin çoğu, onun günümüze kadar ulaşan tek kitabı olan Maka-
lât’tan alınmıştır. Daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems,
din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bü-
tün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden
dolayı kendisine “Şemseddin Perende” uçan Şemsed din denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pirleri ve ha-
kikat arifleri ona “Kamil-i Tebrizi” adını vermişlerdir.
Daha sonraları Secaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile büyük alim ve ünlü muta-
savvıf Necmüddin Kübra’nın halifelerinden Centli Baba Kemal’e intisap ederek onlardan feyiz almıştır.
Peygamber Efendimizin (asm) ahlâkını örnek alan Şemseddin-i Tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde ol-
muş, manevi bir işaret üzerine de Hz. Mevlana’yı arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem
vermeyen Şems, Mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufuk-
ların açılmasına vesile olmuş, onu ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak
olmuştur.
Mevlâna’nın Şems ile tanıştıktan sonra çevresiyle ilgisini kesmesi halkın Şems-i Tebrizî’ye tepki gös-
termesine sebep olmuştu. Hakkındaki itirazlar bitmek bilmeyince, Şems 1246 yılında Konya’yı terk
etti. Ancak Mevlâna onun gidişiyle dostlarının beklediği gibi tekrar insan içine çıkmadı. Aksine bütün
bütün kendi içine kapandı. Oğlu Sultan Veled Şam’a giderek Şems’i tekrar Konya’ya davet etti. Şems’in
gelişi Mevlâna’yı çok sevindirdi. Ancak aleyhindeki dedikodular tekrar başlayınca Şems bir daha dön-
Şualar | 1285 |
Ş
ahıS
B
ilgileri