hem Sure-i Alâk gibi çok yerlerde aynen hilâfetle bera-
ber Devlet-i İslâmiyenin hem terakki, hem galibiyet dev-
resi olan bin iki yüz iki tarihini gösterir. Hem nakıs hilâ-
fetle beraber bütün müddet-i hilâfet-i İslâmiye bin iki yüz
ikidir ki, tam tamına tevafukla haber verir.
(1)
m
?r
ƒn
j o
?r
°üp
æn
a s
’p
Gn
h l
?r
ƒn
j Én
¡n
?n
a »/
às
eo
G r
ân
eÉn
?n
à°r
SG p
¿p
Gn
h
hadisinin
mu’cizâne ihbar-ı gaybîsini izah eder. Yani, bu hadis, kı-
yametten değil, belki galibâne hâkimiyet-i İslâmiyeden ha-
ber veren On Sekizinci Lem’ada ve başka yerde bu hadi-
sin üç lem’a-i i’caziyesini beyan ettiğimden burada kısa
kesiyoruz.
Dördüncüsü:
…/
ór
©n
H o
án
an
Óp
îr
dG s
¿p
G
ilâahir, şeddeli
s
¿p
G
yüz
bir,
o
án
an
Óp
îr
dn
G
bin yüz kırk bir,
…/
ór
©n
H
seksen altı eder. Yekû-
nu: Arabîce bin üç yüz yirmi sekiz olur ve Rumîce bin üç
yüz yirmi altıdır ki Hulefa-i Raşidînin isimleri ikinci vecih-
te gösterdiği aynı tarihe ve hürriyetin üçüncü senesinde-
ki inkıta-ı hilâfetin tarihine tam tamına tevafuku, elbette
o lisanü’l-gayp olan zatın lisanında tesadüfî olamaz; belki
onu da görmüş, ona da işaret etmiş.
Beşincisi:
o
án
an
Óp
îr
dG s
¿p
G
şeddeli
nun
bir
nun
sayılsa bin
yüz doksan iki eder ki, aynen
k
án
æn
°S n
¿ƒo
ã`'
?n
K
cümlesinin gös-
terdiği gibi bin iki yüz iki tarihine on farkla tam tevafuk
ederek tam ve nakıs bütün müddet-i hilâfeti göstermesi
Arabî:
Arap diline ait.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
Devlet-i İslâmiye:
İslâm dev-
leti.
devre:
dönem.
galibâne:
galip gelmiş gibi, ga-
lip sıfatıyla.
galibiyet:
üstün gelme, yen-
me.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
na ait söz, iş veya davranış.
hâkimiyet-i İslâmiye:
İslâm’ın
hakimliği, İslâmiyet’in hâkim
olması.
hilâfet:
halifelik, İslâm devlet
reisliği.
Hulefa-i Raşidîn:
doğru yolda
olan dört büyük halife. Hz. Ebu
Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz.
Ali.
ihbar-ı gaybî:
gayba ait haber,
geçmiş veya gelecek zamana
ait haber.
ilâahir:
sona kadar, sonuna
kadar.
inkıta-ı hilâfet:
hilâfetin kesil-
mesi, sona ermesi.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
lem’a-i i’caziye:
mu’cize dere-
1.
Eğer ümmetim istikameti mahfaza etse, ona, bir gün etmezse de yarım gün vardır.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 203 |
O
TUZ
B
İRİNCİ
L
EM
’
A
cesinde manevî parıltı.
lisan:
dil.
lisanü’l-gayp:
gaybî bir dil; gayb-
dan, görünmeyenlerden haber ve-
ren dil.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
müddet-i hilâfet:
halifelik süresi,
halifelik müddeti.
müddet-i hilafet-i İslâmiye:
İslâm
devletinin halifelik süresi.
nakıs:
noksan, eksik.
Sure-i Alâk:
Alâk Suresi; Kur’ân-ı
Kerîm’in 96. suresi. Mekke’de nazil
olmuştur. 19 ayettir.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesadüfî:
tesadüfle ilgili, rastgele,
tesadüf olarak.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbiri-
ne denk gelme.
vecih:
cihet, yön.
yekûn:
toplam.
zat:
kişi, şahıs.