ayrıdırlar. Fakat Risale-i Nur’dan bahsettiği yerde o cifrî
rakamlar resmen kabul edilen Milâdî tarihine tevafuk edi-
yor. Ve o tarihin tarih-i kabulünü ve Risale-i Nur’un per-
de altında tenvirinin tarihini gösteriyor. Bin dokuz yüz yir-
mi dokuzdan tâ otuz dokuza, tâ kırk dörde kadar göste-
rir. Otuz iki sahifeden ibaret olan o kasidenin yalnız bir
iki yerde bu zamanın Milâdî tarihini gösterir. Zannederim
ki, öteki yerde dahi bu zamandan bahsediyor. Daha tam
anlamamışım.
Hem, başta Sure-i İhlâs ile işaret edilen
(1)
r
ås
?`n
ã`o
e p
?r
an
h
bin üç yüz elli bir eder.
Hem, bu işaret-i Aleviyeye bu da ima eder ki: O kasi-
denin nısf-ı evvelinde yetmiş fıkrada on yedi defa
nur
keli-
mesini
(HAŞİYE)
tekrar ediyor. Ve müteaddit defa Süryanî-
ce
bedî
manasında olan
Celcelûtiye
kelimesini öyle ehem-
miyetle zikreder ki, kasidenin ismi
Celcelûtiye
olmuştur.
Risale-i Nur, Esma-i Hüsna içinde ism-i
Nur
, ism-i
Hakîm
ve ism-i
Bedîin
mazharıdır. Zahirinde, tarz-ı beyanında
ism-i Bedîin cilvesi görünüyor.
Hem
(2)
p
Qƒt
ædG o
êGn
ôp
°S o
OÉn
?o
J
fıkrasından iki satır evvel bu fık-
ra-i rânâ, belki en ehemmiyetli ve en parlak fıkra olan,
o
Qƒo
f Én
j p
?É s
`jn
’r
Gn
h p
ôr
gs
ódG …n
ón
e @ k
án
ér
¡n
Hn
h G k
Qƒo
f p
ºr
°Sp
’r
Ép
H »
p
Ñn
cr
ƒn
c r
óp
bn
G
HAŞİYE:
Risale-i Nur’un sebeb-i tesmiyesi, on yedi cihetle nur ile alâka-
dar olduğundan ve on adetten ziyade,
Risale-i Kader’
in mesail-i müte-
ferrikasının ahirinde zikredilmiştir. Elbette bu lâtif tevafuk manasız ola-
maz.
ahir:
son.
alâkadar:
ilgili.
bahis:
üzerinde konuşulan mese-
le.
bedî:
eşsiz güzel.
Celcelûtiye:
ebcet cifir hesabıyla
alâkalı Hz. Ali tarafından telif edi-
len Süryanîce bir kaside.
cifrî:
cifir hesabına ait.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görünme.
ehemmiyet:
önem.
ehemmiyetli:
önemli.
Esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
evvel:
önce.
fıkra:
bent, fasıl.
fıkra-i rânâ:
güzel ve lâtif fıkra.
haşiye:
dipnot.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
ima:
işaret etmek.
ism-i Bedî:
eşi benzeri olmayan
hayret verici güzellikte olan anla-
mında Cenab-ı Hakkın bir ismi.
ism-i Hakîm:
Cenab-ı Hakkın hik-
metle, faydaları takip ederek iş
gören manasındaki ismi; Hakîm is-
mi.
ism-i Nur:
Allah’ın Nur ismi.
işaret:
gösterme, dolaylı bildirme.
işaret-i Aleviye:
Hz. Ali’nin
işaret ettiği.
kaside:
belli bir amaçla yazıl-
mış şiir ve bu şiirin nazım şekli.
lâtif:
hoş, güzel.
mana:
anlam.
matbu:
basılmış
mazhar:
göründüğü yer.
mesail-i müteferrika:
birbi-
rinden ayrı meseleler, ayrı, ay-
rı sorunlar.
Milâdî:
bir takvim yılı adı.
müteaddit:
türlü türlü, çeşitli.
nısf-ı evvel:
ilk yarı.
nur:
parıltı, ışık.
resmen:
resmî olarak.
Risale-i Kader:
Kader Risalesi.
sahife:
sayfa.
sebeb-i tesmiye:
isimlendir-
me sebebi.
Sure-i İhlâs:
İhlâs suresi.
tarih-i kabul:
kabul tarihi.
tarz-ı beyan:
açıklama ve söy-
leme şekli.
tenvir:
aydınlatma, ışıklandır-
ma.
tevafuk:
uygunluk.
zahir:
açık, dış.
zan:
sanma.
zikir:
anma, bildirme.
zikredilme:
söylenme.
ziyade:
daha fazla.
1.
Üçgen şeklinde yazılan dua.
2.
Nurun kandili yakılır.
Y
İRMİ
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A
| 208 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ