Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 218

musibete karşı tahaffuz için İsm-i Azamı ders verip,
p
¿Én
e s
õdG n
?p
d'
òp
d Ék
c p
Qr
óo
e Én
jn
h
tabiriyle beş kuvvetli delillerle o
umumî hitaptan bize hususî baktığını gördük.
Bu üçüncü güzde:
Bizi ikaz ettiği musibet başımıza
geldiği ve hapse düştüğümüz ve bütün ruhumla ünsiyet
ettiğim arkadaşlarımın müfarakat zamanında yine
o
?o
Qr
ón
b s
?n
L …/
òs
dG p
ºr
°Sp
’r
G n
?p
eÉn
MÉn
«n
a
diye kerametkârâne bize te-
selli ve korkumuzu izale eder bir tarzda beyanatı görüldü.
Lâtif bir tevafuktandır ki, üç güz mevsiminde, aynı za-
manda Sekizinci ve On Sekizinci ve Yirmi Sekizinci
Lem’alar da bu üç keramat-ı azîmeye dair olduğundan,
ihtiyârımız olmadan onar fasıla ile, sekiz, on sekiz, yirmi
sekize tevafuk ediyor. Bu altı satırda yedi defa Hazret-i
İmam-ı Ali’nin (
RA
)
¢n
ûr
în
J n
diyerek bin üç yüz otuz
yediden sonraki senelere, korkulu seneler olduğundan,
en ziyade Kur’ân hesabına perişaniyet ve havfa düşmüş
olanlara teselli ve teşci etmesi bu umumî hitapta her bir
seneye bir
¢n
ûr
în
J n
kelimesiyle bakıp kırk ikiye ve daha
sonrasına kadar, Risale-i Nur’un mebde-i intişarı ve telifi
ve bu fakir, arkadaşlarımla beraber zamanın en dehşetli
darbesine maruz olduğumuzdan, bu umumî hitapta bize
hususî baktığına kuvvetli bir emaredir. Eğer
¢n
ûr
în
J n
ma-
nasında bulunan
o
AÉn
°ûn
J r
øn
e r
ºp
°UÉn
Nn
h ,r
Ün
ôr
în
J n
’ r
?n
în
J n
gibi
beyanat:
açıklamalar, izahlar.
dair:
alâkalı, ilgili.
delil:
bir meseleyi ispata yara-
yan şey, bürhan.
emare:
alâmet, belirti.
fasıla:
aralık.
güz:
sonbahar.
havf:
korku.
hitap:
bir topluluğa karşı söz
söyleme.
hususî:
özel.
ihtiyâr:
tercih, irade.
ikaz:
uyarma.
İsm-i Azam:
Cenab-ı Hakkın
bin bir isminden en büyük ve
manaca diğer isimleri kuşat-
mış olanı.
izale:
giderme.
keramat-ı azîme:
büyük ke-
rametler.
kerametkârâne:
kerametli bir
şekilde.
lâtif:
hoş, güzel.
lem’a:
parıltı.
mana:
anlam.
maruz:
bir şeyin karşısında ve
tesiri altında bulunan, uğrama.
mebde-i intişar:
neşrolmanın,
yayılmanın başlangıcı.
musibet:
felâket, belâ.
müfarakat:
ayrılık.
perişaniyet:
perişanlık.
ruh:
hayatın temeli ve sebebi
olan manevî varlık.
satır:
yazı sırası.
tabir:
ifade.
tahaffuz:
korunma.
tarz:
biçim, suret.
telif:
kitap yazma.
teselli:
avutma.
teşci:
cesaretlendirme.
tevafuk:
uygunluk.
umumî:
genel.
ünsiyet:
alışkanlık, ülfet.
ziyade:
çok, fazla.
Y
İRMİ
S
EKİZİNCİ
L
EM
A
| 218 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,208,209,210,211,212,213,214,215,216,217 219,220,221,222,223,224,225,226,227,228,...560
Powered by FlippingBook