lâfzen ve manen “Kürdî” namını veriyor. O hâlde
…/
O r
ô o
c Én
j
’deki ye şeddesiz olsa, o vakit bin üç yüz yirmi bir eder. O
tarihte, o “Kürdî,” Başit namındaki meşhur dağın başında
bir taş üstünde akşam namazını kıldıktan sonra yalnız ola-
rak otururken, o dağın esedi ve aslanı hükmünde olan bir
canavar kurt yanına geldi. Bir arkadaş gibi ona ilişmedi.
Eğer
…/
O r
ô o
c Én
j
’deki ye şeddeli olsa, bin üç yüz otuz bir eder
ki, o tarihte Ermeni-Rus komitesinin canavarları her ta-
rafta o “Kürdî”yi sardıkları ve katline çalıştıkları ve fakat
muvaffak olamadıkları tarihe tam tamına tevafuk eder.
İşte, bin üç yüz otuz bir tarihine ve o dehşetli Harb-i
Umumînin şiddetli zamanına ve Said-i Kürdî’nin en mu-
sibetli ve en korkulu zamanına Hazret-i İmam-ı Ali (
RA
)
bu altı satırda altı defa
¢n
û r
în
J n
’
,
¢n
û r
în
J n
’
,
¢n
û r
în
J n
’
diye
mükerreren o tarihe işaret etmek, elbette hiçbir cihetle
tesadüf olmaz. Ve ilm-i esrar ve cifirde allâme-i ümmet
olan Hazret-i Ali (
RA
) sırlı ve kerametli olan meşhur kasi-
de-i
Celcelûtiye
’sinde istikbale bakan altı satırda altı defa
mükerreren aynı tarihe ve aynı korkulu vaktine
¢n
û r
în
J n
’
kelimesinde cifir hesabıyla ve manasıyla göstermesi, şek-
siz şüphesiz bir keramet-i gaybiyesidir. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâmdan almış, ümmete ders vermiş.
Evet
¢n
ûr
în
J n
’
cifir ve ebcet hesabıyla bin üç yüz otuz bir
eder. Çünkü
¢n
ûr
în
J n
’
’deki
hı
altı yüz,
te
dört yüz,
şın
üç
rin derslerine istinaden kaleme al-
dığı ve aslı cifir ve ebcet hesabı ile
alâkalı olarak telif edilen Süryanîce
kaside.
kaside-i Ercûze:
Hazret-i İmam-ı
Ali tarafından yazılan ve istikbal-
den haber veren meşhur kaside.
katl:
öldürme, katletme.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller.
keramet-i gaybiye:
gaypla ilgili
keramet.
lâfzen:
sözlü olarak.
mana:
anlam.
manen:
mana itibarıyla.
meşhur:
şöhretli.
musibet:
felâket, belâ.
muvaffak:
başarılı.
mükerreren:
tekrar be tekrar.
nam:
ad.
namaz:
İslâm’ın beş şartından biri
olan salât.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
sır:
gizli hakikat.
şek:
şüphe.
taraf:
yer, yöre.
tesadüf:
rastlantı.
tevafuk:
uygun gelme.
ümmet:
bütün Müslümanlar.
vakit:
zaman.
allâme-i ümmet:
ümmetin en
büyük âlimi.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile ibarelerden tarih veya
isme dair işaretler çıkarmak il-
mi.
cihet:
yön.
dehşet:
büyük korku hâli.
esed:
aslan.
fıkra:
bend, fasıl.
Harb-i Umumî:
genel harb,
1914. 1918 yılları arasında ce-
reyan eden “Birinci Dünya Sa-
vaşı.”
hükmünde:
değerinde.
ilm-i cifir:
harflere verilen sayı
kıymeti ile ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmi.
ilm-i esrar:
harflerin sırlarını
ve hikmetlerini mevzu alan
ilim.
istikbal:
gelecek zaman.
işaret:
gösterme, dolaylı bil-
dirme.
kaside-i Celcelûtiye:
Hz.
İmam-ı Ali’nin Hz. Peygambe-
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 223 |
Y
İRMİ
S
EKİZİNCİ
L
EM
’
A