Meselâ,
n
?Én
b
lâfzındaki
elif
, eliftir. Aslı vav olsa, kâf olsa,
ne olursa olsun, tesir etmez.
Ey birader! İnsaf et. Acaba şu üç nokta-i itiraz cemi
a’sarda cemi insanların irşatları için inzal olunan Kur’ân’ın
i’cazına en zahir delil değil midir?
Evet,
n
In
OÉs
?s
ædG o
¬n
Jn
Ò°/
ün
Hn
h n
ôj/
òs
ædG n
Ò/
°ûn
Ñ`r
dG n
ôn
¶n
f s
¿n
G n
õp
ér
©o
ªr
dG n
¿'
Gr
ôo
?r
dG n
ºs
?`n
Y …/
òs
dGn
h
o
án
?«/
?n
ër
dG p
¬r
«n
?n
Y n
¬p
Ñn
àr
°ûn
jr
hn
G n
¢ùp
Ñn
àr
?n
j r
¿n
G r
øp
e o
òn
Ør
fn
Gn
h »'
?r
Ln
Gn
h t
?n
Ln
Gn
h t
¥n
On
G
r
¿n
G r
øp
e o
™n
ar
Qn
Gn
h o
?n
õr
fn
Gn
h »'
?r
Yn
Gn
h »n
æ`r
Zn
G s
?n
ër
dG o
¬`n
µ`n
?r
°ùn
e s
¿p
Gn
h p
?Én
«n
îr
dÉp
H
(HaşİYe) (1)
p
¢SÉs
ædG »n
?n
Y n
§p
dÉn
¨o
j r
hn
G n
¢ùu
dn
óo
j
Neam, hayalin ne haddi vardır ki, nurefşan olan naza-
rına karşı kendini hakikat gösterebilsin? Evet, mesleği
nefs-i hak ve mezhebi ayn-ı sıdktır. Hak ise, tedlis ve tağ-
lit etmekten müstağnidir.
Beşinci Meslek
Marufe ve meşhure olan havarık-ı zahire ve mu’cizat-ı
mahsusadır. siyer ve tarihin kitapları onlarla meşhundur.
Ulema-i kiram (cezahümüllahü hayran) hakkıyla tefsir ve
tedvin etmişlerdir. Malûmun talimi lâzım gelmemek için,
biz tafsilinden kat-ı nazar ettik.
meşhun:
dolu, doldurulmuş, dop-
dolu.
meşhure:
şöhretli, herkesin bildi-
€i.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
mezhep:
gidilen, tutulan, takip
edilen yol.
mu’cizat-ı mahsusa:
sadece biri-
ne veya bir şeye mahsus, ona ait
mucizeler.
müsta€ni:
minnetsiz, ihtiyacı ol-
mayan, muhtaç bulunmayan.
nazar:
bakış.
neam:
evet, do€ru.
nefs-i hak:
hakkın, gerçe€in ta
kendisi.
nokta-i itiraz:
itiraz noktası, itiraz
edilen nokta.
nurefşan:
nur saçan, aydınlatan.
siyer:
Hz. Muhammed’in (asm)
hayatının bütün safhalarını anla-
tan, Peygamberimizin vasıflarını
nakleden eserler.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
tağlit:
yanıltma, yanıltılma.
talim:
ders verme, ö€retme.
tedlis:
hile.
tedvin:
bir konudaki bilgileri top-
layıp kitap haline getirme.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı, açıklaması.
tesir:
etki.
ulema-i kiram:
şerefli, kerim
âlimler.
zahir:
açık, âşikar
1.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ı öğretene and olsun ki, beşîr ve nezîr olan zatın bakışı ve her şeyi
incenden inceye tetkik eden basireti, hakikati hayale karıştırmak veya benzetmekten yü-
ce, dakîk ve parlaktır; hak olan mesleği ise, insanları aldatmak veya yanılmaktan müstağ-
ni, münezzeh ve yücedir.
HaşİYe:
Şu Arabiyyü’l-ibare, iki mezheb-i batılın reddine işarettir.
MuhakeMat | 215 |
u
nsuru
’
l
-a
kîde
a’sar:
asırlar, yüzyıllar.
ayn-ı sıdk:
do€rulu€un ta
kendisi.
birader:
kardeş.
cemi:
bütün.
cezahümüllahü hayran:
Al-
lah hayırlı karşılık versin” ma-
nasında bir dua cümlesi.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, burhan.
hak:
do€ruluk, gerçek, haki-
kat.
hakikat:
gerçek.
havarik-ı zahire:
görünen ve
dışa akseden, yansıyan hari-
kalar.
i’caz:
mucizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz
kaldıkları şeyi yapmak.
inzal:
indirme, indirilme.
irşat:
do€ru yolu gösterme,
gafletten uyandırma.
kat-ı nazar:
bakışı kesme,
bakmama, alâkayı kesme.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
marufe:
herkesçe bilinen.
meselâ:
örne€in.