Mektubat - page 708

Ben de o zaman dârülhikmeti’l-İslâmiyenin azası idim.
Bana dediler: “Bir cevap ver. onlar, altı suallerine altı
yüz kelime ile cevap istiyorlar.”
Bendedim
: “Altı yüz kelime ile değil, altı kelime ile de
değil, hatta bir kelime ile dahi değil, belki bir tükürük ile
cevap veriyorum. Çünkü, o devlet, işte görüyorsunuz,
ayağını Boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağ-
rurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükür-
mek lâzım geliyor. tükürün o ehl-i zulmün o merhamet-
siz yüzüne!” demiştim.
Şimdidiyorum
: ey kardeşlerim! İngiliz gibi cebbar bir
hükûmetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbaa li-
sanıyla onlara mukabele etmek, tehlike yüzde yüz iken,
hıfz-ı kur’ânî bana kâfi geldiği hâlde, size de yüzde bir
ihtimalle ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararla-
ra karşı, elbette yüz derece daha kâfidir.
Hem, ey kardeşlerim! Çoğunuz askerlik etmişsiniz. et-
meyenler de elbette işitmişlerdir. İşitmeyenler de benden
işitsinler ki, en ziyade yaralananlar, siperini bırakıp ka-
çanlardır. en az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir.
(1)
r
ºo
µ«
p
bn
Óo
e o
¬s
f p
Én
a o
¬ r
æ p
e n
¿h t
ô p
Øn
J …
p
òs
dG n
ä r
ƒn
Ÿr
G s
¿ p
G r
?o
b
mana-i işarî-
siyle gösteriyor ki, “
Firaredenler,kaçmalarıylaölümü
dahaziyadekarşılıyorlar
.”
aza:
üyeler.
cebbar:
zorba.
Dârülhikmeti’l-İslâmiye:
1918-
1922 yılları arasında büyük hiz-
metler yapmış olan İslâm Akade-
misi veya Yüksek İslâm Şûrası
manasındaki dini müessese.
derece:
miktar, ölçü.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i zulüm:
zâlimler, zulme-
denler.
elbette:
şüphesiz, her hâlde.
firar:
kaçma.
hıfz-ı kur’ânî:
Kur’ân’ın mu-
hafazası, koruması.
hükûmet:
yönetim.
ihtimal:
olabilirlik.
istilâ etmek:
işgal etmek.
kâfi:
yeter.
lâzım:
gerekli.
mağrurâne:
gururlanarak,
ukalâca.
mana-i işarî:
işaretlerle ifade
edilen mana.
matbaa lisanı:
basın, yayın
kanalı.
merhamet:
acımak, şefkat
göstermek.
mukabele etmek:
karşılık
vermek.
papaz:
Hristiyan din adamı.
sebat:
doğruda ve hakta
direnme, inat etme.
siper:
savaşta düşmana he-
def olmadan ateş edebilmek
için kazılmış üstü açık hen-
dek.
sual:
soru.
tarz:
biçim, suret.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.
ziyade:
çok, fazla.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 708 | Mektubat
1.
De ki: Kaçtığınız ölüm mutlaka gelip size kavuşacaktır. (Cuma Suresi: 8.)
1...,698,699,700,701,702,703,704,705,706,707 709,710,711,712,713,714,715,716,717,718,...1086
Powered by FlippingBook