İkİNCİ DeSİSe
İnsanda en mühim ve esaslı bir his,
hiss-ihavf’
tır. des-
sas zalimler, bu korku damarından çok istifade etmekte-
dirler; onunla korkakları gemlendiriyorlar. ehl-i dünya-
nın hafiyeleri ve ehl-i dalâletin propagandacıları, avamın
ve bilhassa ulemanın bu damarından çok istifade ediyor-
lar, korkutuyorlar, evhamlarını tahrik ediyorlar.
Meselâ, nasıl ki damda bir adamı tehlikeye atmak için,
bir dessas adam, o evhamlının nazarında zararlı görünen
bir şeyi gösterip, vehmini tahrik edip, kova kova, tâ da-
mın kenarına gelir, baş aşağı düşürür, boynu kırılır. Ay-
nen onun gibi, çok ehemmiyetsiz evhamla çok ehemmi-
yetli şeyleri feda ettiriyorlar. Hatta, bir sinek beni ısırma-
sın diyerek, yılanın ağzına girer.
Bir zaman –Allah rahmet etsin– mühim bir zat kayığa
binmekten korkuyordu. onunla beraber bir akşam vakti
İstanbul’dan köprüye geldik. kayığa binmek lâzım geldi.
Araba yok. sultan eyüp’e gitmeye mecburuz. Israr et-
tim.
dedi: “korkuyorum; belki batacağız.”
ona dedim: “Bu Haliç’te tahminen kaç kayık var?”
dedi: “Belki bin var.”
dedim: “senede kaç kayık gark olur?”
dedi: “Bir iki tane; bazı sene de hiç batmaz.”
dedim: “sene kaç gündür?”
dedi: “üç yüz altmış gündür.”
avam:
cahil halk tabakası.
bilhassa:
özellikle.
damar:
huy, mizaç.
desise:
hile.
dessas:
hileci, aldatıcı.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli, azgın
ve sapkın kimseler.
ehl-i dünya:
dünya adamı, ahire-
ti düşünmeyen.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
feda etmek:
gözden çıkar-
mak, uğruna vermek, kıy-
mak.
gark olma:
batma.
gemlemek:
çekinmek, geri
durmak.
hafiye:
casus, gizli çalışan.
hiss-i havf:
korku damarı,
duygusu.
istifade etmek:
faydalan-
mak, yararlanmak.
mecbur:
zorunlu.
meselâ:
misal olarak.
mühim:
önemli.
nazar:
göz, bakış.
propaganda:
bir inanç, dü-
şünce vb.’ni başkalarına be-
nimsetmek amacını güden ve
çeşitli vasıtalarla yapılan faali-
yet.
rahmet:
acıma, koruma, ba-
ğışlama, merhamet etme,
şefkat gösterme.
tahminen:
tahminî olarak,
yaklaşık.
tahrik etmek:
harekete ge-
çirmek.
ulema:
âlimler.
vakit:
zaman.
vehim:
sebepsiz korku, ku-
runtu.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.
zat:
şahıs, fert.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 704 | Mektubat