dedim: “senin vehmine ilişen ve korkuna dokunan
batmak ihtimali, üç yüz altmış bin ihtimalden bir tek ih-
timaldir. Böyle bir ihtimalden korkan, insan değil, hay-
van da olamaz.”
Hem ona dedim: “Acaba kaç sene yaşamayı tahmin
ediyorsun?”
dedi: “Ben ihtiyarım; belki on sene daha yaşamam ih-
timali vardır.”
dedim: “ecel gizli olduğundan, her bir günde ölmek
ihtimali var. öyle ise, üç bin altı yüz günde her gün ve-
fatın muhtemel. İşte, kayık gibi üç yüz binden bir ihtimal
değil, belki üç binden bir ihtimal ile bugün ölümün muh-
temeldir. titre ve ağla, vasiyet et” dedim.
Aklı başına geldi; titreyerek kayığa bindirdim. kayık
içinde ona dedim:
“Cenab-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş,
hayatı tahrip için değil. Ve hayatı ağır ve müşkül ve elîm
ve azap yapmak için vermemiştir. Havf iki, üç, dört ihti-
malden bir olsa, hatta beş altı ihtimalden bir olsa, ihtiyat-
kârâne bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ih-
timalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı aza-
ba çevirir.”
İşte ey kardeşlerim! eğer ehl-i ilhadın dalkavukları sizi
korkutmak ile kudsî cihad-ı manevînizden vazgeçirmek
için size hücum etseler, onlara deyiniz: “Biz hizbü’l-
kur’ânız.
(1)
n
¿o
Ħ p
aÉn
ën
d o
¬n
d És
f p
Gn
h n
ô r
c
u
òdG Én
ær
d s
õn
f o
ør
ën
f És
f p
G
sırrıyla,
katli bir şekilde.
kudsî:
mukaddes, pak, temiz.
meşru:
şer’an caiz, dine uygun.
muhtemel:
ihtimal dahilinde
olan, olabilir.
müşkül:
zor.
sır:
bir şeyin dikkat, yetenek, tec-
rübe ve sezgi yardımıyla kavra-
nabilen en zor ve en ince gerçek
manası.
tahrip:
harap etme, yıkma.
vasiyet:
ölmeden önce, vârislere
ölümünden sonrası için istekte
bulunma.
vefat:
ölüm.
vehim:
sebepsiz korku.
azap:
ceza.
Cenab-ı Hak:
hakkın ta ken-
disi pek yüce, saygın, şeref ve
azamet sahibi hazret–i Allah.
cihad-ı manevî:
manevî ci-
had, dine hizmet ve nefisle
mücadele.
dalkavuk:
şaklaban, yaltakçı,
maddî ve şahsî menfaati için
zilleti kabul eden kimse.
ecel:
her canlının, insanın
ömrünün belli vakti, Allah ta-
rafından takdir edilen ölüm
vakti.
ehl-i ilhad:
hak yolundan çı-
kıp batıl yola sapan imansız-
lar, dinsizler.
elîm:
çok acı verici, acıklı.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtu.
havf etmek:
korkmak.
havf:
korku.
hıfz-ı hayat:
hayatı koruma.
hizbü’l-kur’ân:
Kur’ân’a bağlı
olanlar.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyatkârâne:
ihtiyatlı, dik-
Mektubat | 705 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
1.
Şüphesiz ki Kur’ân’ı Biz indirdik ve onu koruyacak olan da Biziz. (Hicr Suresi: 9.)