Mektubat - page 648

Sekizinci Risale olan Sekizinci Mesele
ŞuMeselealtısualincevabıolupSekizNüktedir.
bİRİNCİ NÜkte
Bir dest-i inayet altında hizmet-i kur’âniyede istihdam
edildiğimize dair çok enva-ı işarat-ı gaybiyeyi hissettik ve
bazılarını gösterdik. Şimdi, o işaratın bir yenisi daha şu-
dur ki:
ekser sözlerde tevafukat-ı gaybiye var.
(HaşİYe)
ezcüm-
le,
Resul-iEkrem
kelimesinde ve
AleyhissalâtüVesselâm
ibaresinde ve
Kur’ân
lâfz-ı mübarekesinde bir nevi cilve-i
i’caz temessül ettiğine bir işaret var. ‹şarat-ı gaybiye, ne
kadar gizli ve zayıf de olsa, hizmetin makbuliyetine ve
meselelerin hakkaniyetine delâlet ettiği için, bence çok
ehemmiyetlidir ve çok kuvvetlidir. Hem, gururumu kırar.
Ve sırf bir tercüman olduğumu kat’iyen bana gösterdi.
Hem, hiç medar-ı iftihar benim için bir şey bırakmıyor;
yalnız medar-ı şükran olan şeyleri gösteriyor. Hem ma-
dem kur’ân’a aittir ve i’caz-ı kur’ân hesabına geçiyor ve
kat’iyen cüz-i ihtiyarımız karışmıyor ve hizmette tembel-
lik edenleri teşvik ediyor ve risalenin hak olduğuna kana-
at veriyor ve bizlere bir nevi ikram-ı ‹lâhîdir ve izharı
HaşİYe:
tevafukat ise, ittifaka işarettir. ‹ttifak ise, ittihada emaredir,
vahdete alâmettir. Vahdet ise, tevhidi gösterir. tevhit ise, kur’ân’ın
dört esasından en büyük esasıdır.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
cilve-i i’caz:
i’caz tecellisi, mu’ci-
zeliğin görüntüsü, yansıması.
cüz-i ihtiyar:
kendi isteğiyle ha-
reket etme gücü.
dair:
ait, ilgili.
delâlet:
işaret.
dest-i inayet:
yardım eli.
ehemmiyet:
değer, önem.
ekser:
çoğunluk, pek çok.
enva-ı işarat-ı gaybiye:
gayba
dair işaretlerin çeşitleri, türleri.
ezcümle:
bu cümleden olarak,
özetle.
hak:
doğru, gerçek.
hakkaniyet:
doğruluk.
haşiye:
bir kitabın sayfalarının
kenarına veya altına yazılan açık-
layıcı yazı, dipnot.
hissetmek:
algılamak.
hizmet-i kur’âniye:
Kur’ân’ın hiz-
meti.
i’caz-ı kur’ân:
Kur’ân’ın mu’cizeli-
ği.
ibare:
cümle, metnin dışına yazı-
lan veya metinden çıkarılan söz
grubu.
ikram-ı ‹lâhî:
Allah’ın ikram ve
ihsanı.
istihdam:
hizmet ettirme, çalıştır-
ma.
işarat:
işaretler, belirtiler.
işarat-ı gaybiye:
görünme-
yen bir kaynaktan, Cenab-ı
Haktan gelen işaretler.
izhar:
açığa çıkarma, göster-
me, belirtme.
kanaat:
elindekiyle yetinme.
kat’iyen:
kesin olarak, kesin-
likle, hiç şüphesiz.
lâfz-ı mübarek:
mübarek lâ-
fız, hayırlı, bereketli söz, keli-
me.
makbuliyet:
kabul edilmiş ol-
ma.
medar-ı iftihar:
iftihar sebe-
bi, övünme sebebi.
medar-ı şükran:
şükrü ge-
rektiren, şükre sebep.
mesele:
sorulup karşılığı iste-
nilen şey, cevabı istenen so-
ru.
nevi:
çeşit, tür.
nükte:
herkesin anlayamadı-
ğı ince mana, ancak dikkat
edildiğinde anlaşılan ince söz
ve mana.
Resul-i ekrem:
Allah’ın en
şerefli ve değerli elçisi olan
Hz. Muhammed.
risale:
belli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap, broşür.
sual:
soru.
sırf:
yalnız, sadece.
temessül etmek:
görünmek,
yansımak.
tercüman:
tercüme eden, çe-
viren, çevirici.
teşvik:
şevklendirmek, cesa-
ret vermek.
tevafukat-ı gaybiye:
gaybî
ve manevî bir yardım eseri
olarak meydana gelen teva-
fuklar, denk gelmeler.
zaif:
zayıf.
Y
irmi
S
ekizinci
m
ekTup
| 648 | Mektubat
1...,638,639,640,641,642,643,644,645,646,647 649,650,651,652,653,654,655,656,657,658,...1086
Powered by FlippingBook